Yüksek özgüven, mental ve maddi güç kazanmak için sahip olunması gereken ilk nitelik…
Hayatımız içerisinde yaşadığımız duygular çok ama çok önemlidir. Bizler davranışlarımızı, duygularımız doğrultusunda şekillendiririz.
Sevmediğimiz, olumsuz duygular beslediğimiz bir insana selam vermeyiz, mecbur kalır selam verirsek de davranışlarımız ile ondan hoşlanmadığımızı belli ederiz. Sevdiğimiz insana sarılmak isteriz, onunla konuşurken mutluluğumuz yüzümüze yansır.
Aynı şekilde korku duygusunu yaşadığımız, bir olaydan kaçmak isteriz. Özlem duygusunu hissettiğimiz bir insanın sesini duymak isteriz. Burada anlamamız gereken nokta, hissettiğimiz duygular değil, bu duyguların bizim davranışlarımıza yani hayatımıza hükmetmesidir.
Hayatımıza hükmeden duygular, olumlu ve olumsuz duygular olmak üzere ikiye ayrılır. Özgüven duygunuzun yüksek olması olumlu bir duygu iken düşük özgüven, olumsuz bir duygudur.
Aynı şekilde “yeterlilik duygunuz” yüksek ise bu bir olumlu duygudur. Ancak yeterlilik duygunuzun düşük olması olumsuz bir duygudur. Kısacası olumsuz duygular bize zarar veren, yüksek dozda yaşadığımız duygulardır.
Olumsuz duyguları yüksek dozda yaşayan bir insan, toplum tarafında altınsa bile bakır olarak görülür. Çünkü olumsuz olan duyguları yüksek dozda yaşayan bir kişinin, yaşadığı olumsuz duygular; davranışlarını oluşturacak, oluşan davranışları neticesinde ise karşısındaki insan bu kişi hakkında, bilinçaltı düzeyde yorumlama yapacak ve yaptığı yorumlama neticesinde bu kişiye karşı davranışlarını şekillendirecektir.
Mesela toplum içerinde özgüven sorunu yaşayan, özgüveni düşük bir insan ile yaptığınız sohbet esnasında onun davranışlarından, ses tonundan, beden dili hareketlerinden onun özgüven sorunu yaşadığını ve özgüveni düşük bir insan olduğunu sezersiniz.
Sonrasında ise ona karşı olan davranışlarınızda onu pek fazla önemsemeyen bir tavır takınırsınız. Çünkü o kişi, sizin bilinçaltı düzeyinizde güçsüz gözükmüştür. Ve doğal olaraktan sizde, güçsüz gördüğünüz bir kişiye karşı pek fazla önem vermeyen davranışlar sergilersiniz.
Buradaki ince ayrıntı; aslında insanların bize karşı olan davranışları, bizim hakkımızda hissettiği duyguların neticesinde şekillendirmesidir.
Yani insanların sizi önemsemeyen bir tavır takınması, sizi güçsüz gördüklerini gösterir. Aynı şekilde size saygı duyulması, sizi güçlü gördüklerini gösterir.
Bu yüzden yaşadığımız olumsuz duyguları mutlaka olumlu duygulara çevirmeli ve topluma “güçlü, özgüveni yüksek bir insan” olduğumuzu yansıtmalıyız.
Aksi taktirde olumsuz duygular yaşayarak hayatımızı yönlendirirsek; toplum tarafından önemsenmeyen, küçük görülen, saygı duyulmayan, ezilen bir insan oluruz.
Kimse demesin ki ben güçsüz gördüğüm bir insana karşı ona değer veren bir şekilde davranırım, ona saygı duyarım vs. Bırakın bu edebiyatları öyle bir dünya yok! Varsa bile toplumun azınlık bir kısmı, gerçek anlamda güçsüz insanlara yardım eder ve onların elinden tutar. Şükür ki bizim toplumumuzda bu güzel özellik vardır.
Ancak toplumun büyük çoğunluğu karşısındaki insana karşı davranışlarını şekillendirirken baktığı ilk şey karşısındaki insanın güçlü olup olmadığıdır.
İnsanlar tarafından güçlüye saygı duyulur, güçsüze saygı duyulmaz. Güçlünün yanında olmak istenir, güçsüzün yanımızdan uzaklaşması istenir. Güçlünün derdi önemlidir, güçsüzün derdi saçmalık.
Bakın size burada gariban edebiyatı falan yapmıyorum, sizlere sadece gerçekleri, hayatın yasasını anlatıyorum. Diyorum ki güçlü olun! Hayatınızda kazanmaya odaklanın! Toplum içinde sesiniz çıksın! Çünkü insanlar ve hayat güçlüye her zaman bir şeyler verirken, güçsüze hiçbir şey vermez. Burada kast ettiğim güç kavramı ise zenginlik, şöhret vs. değil. Özgüçten bahsediyorum.
Bu makalemde sizlere özgücümüzün en önemli temel yapıtaşı olan özgüven duygusundan bahsedeceğim.
Bu makalemin sonunda özgüven nedir? Özgüven eksikliği nedir? Özgüven eksiliği yaşamanın bedeli nedir? Özgüven nasıl kazanılır? sorularının cevaplarını tamamen öğrenmiş olacaksınız. Ancak ilk olaraktan duygularımızın nasıl oluştuğundan bahsetmek istiyorum.
YAZI İÇERİĞİ ;
Duygularımız Nasıl Oluşur?
Davranışlarımıza yön veren duygular, kendiliğinden oluşmaz. Davranışlarımıza yön veren duygularımızı düşünceler ve inançlar oluşturur.
Örnek verecek olursak: Hindistan’da yaşayan insanların ineğin kutsal bir varlık olduğuna inanmaları neticesinde ineğe karşı olan davranışları, saygı ve hürmet gösterme üzerinedir.
Hindistan’da insanların ineğe karşı hissettikleri duygular ve neticesinde sergiledikleri davranışlar, inançlarından ötürü oluşmuştur.
Daha iyi anlamak için şu şekilde diyebiliriz: Düşünceler, duyguları; duygularda davranışları oluşturur. Bu zincirleme dünya üzerindeki her insan için geçerlidir.
Bu yüzden hayatımız içerisinde yaşadığımız olumsuz bir duyguyu incelerken, o duyguyu oluşturan olayları ve düşünceleri iyi bilmeliyiz.
Özgüven eksikliği yaşayan insanların kendilerine bakış açıları negatif yöndedir. Yani kendileri hakkındaki düşünceleri, olumsuzdur.
Bu olumsuz düşünceler de kendiliğinden değil, yaşanılan olaylar neticesinde oluşur. Küçük bir çocukken aileniz tarafından olumsuz yönde eleştirilmeniz sizde kendine güven eksikliği problemini oluşturabilir.
Aynı şekilde aile içinde sözünüzün dinlenmemesi, isteklerinizin görmezden gelinmesi sizde kendine güven eksikliği problemine neden olabilir.
Burada anlamımız gereken nokta, kendine güvenmeme duygusunun, bizim geçmişte yaşadığımız olaylara ve bu olaylar neticesinde kendimiz hakkında oluşturduğumuz negatif inançlara, düşüncelere bağlı olmasıdır.
Bu yüzden az sonra geniş bir şekilde değineceğim üzere, bazı problemlerimizi yenmek için ( özgüven eksikliği problemi gibi ) kendimiz hakkındaki düşünceleri değiştirmeli ve kendimize yeni bir bakış açısından bakmamız gerekmektedir.
Toplum içerisinde sizde fark etmişsinizdir; bazı insanlar kendilerine olduğundan daha fazla değer verir ve işin garip tarafı ise toplumda bu tarz insanlara hiçbir özellikleri olmasa bile diğer insanlara verdikleri değerden daha fazla değer verir. Çünkü kişi ne olduğuna kim olduğuna bakmadan sadece kendisine olduğundan fazla değer vermesi ile kendisi üzerinde olumlu duygular oluşturur ve kişi oluşan bu olumlu duygular neticesinde özdeğeri, özgüveni yüksek davranışlar sergiler.
Neticede ise toplum, ona diğer insanlardan daha fazla değer vererek ve saygı göstererek aynalık yapar.
Kişinin dış çevresine özgüveni yüksek davranışlarda bulunması neticesinde dış çevresi bilinçaltı düzeyde kişiyi güçlü olarak algılar ve o kişiyi önemseyen, değer veren davranışlarda bulunurlar. Bir nevi hayatımızdaki her şey kendimize olan bakış açımız ile alakalıdır.
Eğer biz kendimizi altın olarak görürsek toplumda bize altın kadar değer verir, eğer kendimizi bakır olarak görürsek toplumda bize bakıra verdiği değeri verir.
Duygularımızın oluşumuna dair kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra artık “özgüven nedir?” sorusunun cevabı ile özgüven olgusunu daha yakından inceleyelim.
Özgüven Nedir?
Kendine güven duygusu, bir insanın hayatı içerisinde hangi durum olursa olsun fark etmeden, her zaman kendisinin arkasında durması, kendisini gereksiz yere eleştirmemesinden ötürü oluşmuş bir duygudur.
Yani özgüvenli olmak, sosyal ortamlarda, bilinmeyen durumların içerisinde, olumsuz olaylar içerisinde her zaman diğer insanlara göre daha rahat davranışlar sergilemektir. Çünkü yüksek özgüvenli olan insan en temel düzeyde kendisine karşı olumlu inançlar, düşünceler beslediği için kendisi ile barışıktır. Yani kendisini seviyordur. Aslında özgüvenli olmak nedir? Sorusunun en güzel cevabı da budur.
- İnsan kendisini sevdiği için sosyal ortamlarda diğer insanlara göre daha rahat davranır. Çünkü sosyal ortamlarda rezil olurum korkusunu fazla yaşamaz. Sebebi ise kendisine karşı olan olumlu inançlarından ötürü kendisi ile barışık olmasıdır. Sosyal ortamda rezil olma durumu, kendisi ile barışık olan insanı etkilemez!
- İnsan kendisini sevdiği için bilinmeyen durumların içerisine diğer insanlara göre daha rahat girer. Çünkü bilinmeyen durumun içerisinde başına gelebilecek herhangi bir felakette kendisinin arkasında olacağını ve kendisini sert bir şekilde eleştirmeyeceğini bilir.
Burada anlamamız gereken nokta özgüveni yüksek insanların, içsel anlamda kendilerine karşı olumlu bir bakış açısına sahip olmalarıdır.
Kendilerini, yaşadıkları herhangi bir olumsuz olayda psikolojik olarak yıpratmamaları, kendilerini sert bir şekilde eleştirmemeleridir. Zaten kendine güven duygusu yüksek insanlardaki rahat davranışlar da bu sebepten ötürü gerçekleşir.
Düşünsenize, toplum içerisinde yapmamınız gereken bir hata yapıyorsunuz ve kendinizi hiç eleştirmeden, kendinize gülerek devam ediyorsunuz. Kendinizi bu şekilde eleştirmeden rahat davranmanız neticesinde ise bilinçaltına “ben kendimin arkasındayım” sinyalini veriyorsunuz. Yani bilinçaltı özgüven arasında bir bağlantı oluşturuyorsunuz.
(Bkz: Bilinçaltı nedir?)
Toplum içerisine baktığımızda topluma sesini duyurmuş, tanınmış insanların en büyük ortak özelliği, insanlar arasında rahat davranışlar sergilemeleridir. Buna isterseniz büyük pencereden bakın isterseniz küçük pencereden bakın fark etmez.
Mesela sınıfınız içindeki en sosyal kişileri inceleyin, davranışlarının çok rahat olduğunu, içlerinden geldiği gibi davranışlar sergilediğini fark edersiniz.
Aynı şekilde sanatçılar, siyasetçiler gibi topluma sesini duyurmuş kişilerin davranışlarını incelediğiniz de fark edeceksiniz ki bu kişilerde topluluk önünde çok rahat davranış sergiliyorlardır.
Bu insanların toplum içerisinde rahat ve istedikleri gibi davranabilmeleri ve yüksek özgüvene sahip olmaları kendiliğinden oluşmaz. Özgüven duygusunu oluşturan bazı faktörler vardır.
Aslında özgüven, bazı duyguların birleşimi neticesinde oluşmuş bir duygudur desek yanlış bir şey demiş olmayız. Çünkü özgüvenli olmak; kendini sevme, kendini kabul etme, kendini yeterli görme anlamlarına da gelir. Bu da aslında “özgüven nedir?” veya “Kendine güven nedir?” Sorularının bir başka cevabıdır.
Nitekim bu duyguların birleşimi olmadan, özgüven duygusu ortaya çıkmaz. Özgüven çok yüzeysel bir kavramdır. İnsanların büyük çoğunluğu sosyal ilişkilerinde yaşadığı problemlere “benim özgüvenim yok, kendine güven eksikliği problemi yaşıyorum” adı altında yorumlar ve sadece özgüven duygusunun düşük olduğunu zanneder.
Ancak kişide özgüven duygusunun oluşmasına engel olan diğer duygular önemsenmez . İnsan kendisi ile barışık olmadan, sosyal anlamdaki özgüvene nasıl ulaşabilecek ki? Ulaşamayacak veya kişi kendisini yetersiz hissederek o özgüvenin semptomu olan rahat davranışları nasıl sergileye bilecek? Tabi ki de sergileyemeyecek.
Bu yüzden özgüven nasıl kazanılır? veya özgüven nasıl artırılır? sorularını sormadan önce kişinin kendisini sevip sevmediğine, kendisini kabul edip etmediğine bakması gerekir. Eğer kişi kendisini her hali ile kabul etmeden, kendisini sevmeden, yeterli hissetmeden özgüven kazanmaya çalışırsa boşuna kürek çeker.
Özgüven Kazanmak İçin En Önemli Koşul: Kendini Kabul Etmek
İnsanların “Bende özgüven sorunu var, özgüvenim yok, özgüven kazanamıyorum” gibi söyledikleri yüzeysel cümlelerin altında aslında kişinin kendisini kabul etmemesi yatar. Bakın siz eğer ayna da gördüğünüz yüzü, oturduğunuz evi, hayatınızı sevmiyor, bunlardan utanıyorsanız bilin ki asla özgüven sahibi olamayacaksınız. Çünkü özgüven “kişinin kendisini kabul etmesi” ile oluşan bir duygudur.
İnsan; gülüşünden, yürüyüşünden, oturuşundan, konuşma şeklinden utanırsa nasıl özgüven kazanabilecek ki? Toplum içerisinde yapmak istediği rahat davranışları, kendisinden utanarak, nasıl gerçekleştirecek?
Bu yüzden özgüven kazanmak veya özgüven artırmak isteyen bir kişinin, yapması gereken ilk eylem, kendisini olduğu gibi kabul etmesidir.
Siz sevmediğiniz fiziksel, kişisel özelliklerinizi kabul etmeye başlamanız ile birlikte toplum içerisinde rahat davranmaya başlayacaksınız. Çünkü toplum içerisinde rahat davranamamanızın asıl sebebi sevmediğiniz fiziksel ve kişisel özellikleriniz yüzünden toplumun sizi ayıplayacağı, dalga geçeceği, sevmeyeceğini zannetmeniz ve bu yüzden durağan olmayı, sessiz kalmayı tercih etmenizdir.
Diyelim ki konuşma şeklinizi sevmiyorsanız ve konuşma şeklinizden utanıyorsanız, elinizden geldiğince sosyal ilişkilerden uzak kalırsınız. Çünkü insanlar ile sosyal ilişkiye geçerseniz, insanlar sizi “konuşma şeklinizden” ötürü beğenmeyebilirler ve sizi beğenmezler ise sizde kendinizi değersiz, yani sevilmemiş hissedebilirsiniz.
( Bkz: Özdeğer Nedir? Özdeğer artırmak için yapabilecekleriniz nelerdir?)
Buradaki ince ayrıntı; siz zaten herhangi bir kusurunuzu sevmeye başlayınca, diğer insanların sizin kusurlarınızı sevmesini veya sevmemesini önemsememeye başlamanızdır. Çünkü insanlar değer görme açlıklarını ya kendileri tamamlar ya da diğer insanlardan bekler.
Kendisini bilinçaltı düzeyde kabul etmiş ve sevmiş bir insan, değer görme açlığı çekmez. Nedeni ise kendi içerisinde kendisine karşı hissettiği olumlu duygulardır. Kendisini seven bir insan girdiği ortamlarda istediği şekilde davranır, istediği şekilde konuşur. Çünkü karşısındaki insanlardan bir değer görme, sevgi bekleme ihtiyacı yoktur. Karşısındaki insanların onu beğenmesi, beğenmemesi, kendisini seven bir kişi için önemsizdir.
İçinizde değersizlik duygusu var ise utangaçlık, özgüven eksikliği gibi problemleri yaşamanız çok doğaldır. Çünkü değersizlik duygusu yaşıyorsanız, içinizdeki değersizlik duygunuzu kapatabilmek için dışarıdan sevgi ararsınız.
Dışarından sevgi bulabilmek içinse kendinizi topluma hatasız bir insan olarak göstermek istersiniz. Aksi taktirde insanlar sizi beğenmeyebilir ve sizde içinizdeki değersizlik duygusunu kapatamazsınız. Yani içinizdeki değer görme açlığınız devam eder.
( Bkz: Değersizlik Hissi Nedir? Nasıl Kurtulunur? )
Bu yüzden özbenlik duygusuna sahip olmak için ilk önce kendinizi sevmeli, kendinizi kabul etmelisiniz. Kendinizi sevebilmeniz için geçin aynanın karşısına ve bakın kendi yüzünüze ve kendinize sorun “ben bu yüzü, bu hayatı gerçekten seviyor ve kabul ediyor muyum?” diye kendinizi sorgulayın.
Emin olun, dürüst bir şekilde kendinize yaklaşmanız neticesinde fark edeceksiniz ki kendinizde sevmediğiniz bir sürü fiziksel özellik çıkacaktır.
Kiminiz gülüşünüzden hoşlanmayacak, kiminiz yüzünüzden hoşlanmayacak, kiminiz boy kısalığından hoşlanmayacak vs. Sevmediğiniz özelliğiniz ne olduğunun hiçbir önemi yok, önemli olan kendinizi şunu diyebilmektir: Hmm eldeki malzeme bu mu? Bu, o zaman bununla devam!
(Bkz: Bunu yapmadan özgüven kazanamayacaksınız)
Bunları derken ben size şunları demek istemiyorum; işte spor yapmayın, saçlarınızı yıkamayın, kendinizi sevin ama pasaklı gezin değil. Benim demek istediğim, doğuştan gelmiş bazı kusurlarınızı sevmeye ve kabul etmeye başlamanızdır.
Boyun 1.50 ise diyeceksin ki “Hmm elimdeki malzeme bu, o zaman bununla hayata son gaz devam” veya gülüşünüz gerçekten kötü mü gözüküyor? o zaman yine diyeceksiniz ki “elimdeki malzeme bu, ben gülüşümü, gülüşümdeki fiziksel kusurları da seviyorum” deyip yolunuza devam edeceksiniz.
Sizler zaten “insalar ne der?” düşüncesini umursamadan, kendinizi kabul ederek davranışlarınızı topluma sergilemeye başlayınca, özdeğer duygunuz yükselecektir, emin olun. Çünkü kendinizi kabul ederek, istediğiniz şekilde davranmaya başlamanız neticesin de bilinçaltı zihninize “Ben diğer insanların değil, sadece kendi düşüncelerimi önemserim” sinyalini gönderiyorsunuz. Yani bu davranışınız ile bilinçaltı zihninizde kendinizi ön plana çıkarıyorsunuz.
Kendinizi kabul ederek ve istediğiniz şekilde davranmaya başlayarak bilinçaltı zihninizden “İnsanlar ne der? İnsanlar beni beğenir mi? ” gibi düşüncelerden arındırıp farklı sorular yöneltmeye başlıyorsunuz. Diyorsunuz ki “Ben ne istiyorum? benim düşüncem ne? ben nasıl hareket etmek istiyorum” Bu sorular, özdeğer duygunuzun artması için yeterlidir.
Bu yüzden, hayatınızda var olan fiziksel ve kişisel kusurlarınızı ilk olarak bilinçaltı düzeyde kabul edin ve deyin ki elimdeki malzeme bu, o zaman bununla devam! Ardından toplum ne der? diye düşünmek yerine ben ne istiyorum? şeklinde düşünmeye başlayın.
- En önemlisi de yaptığınız hatalarda, başarısızlıklarınızda kendinize çok fazla yüklenmeyin. Hayatı deneyimleme fırsatını kendinize verin.
Özgüveniniz Yoksa Altın Olsanız Bile Bakır Olarak Görülürsünüz!
İnsanların konfor alanı içerisinde yaşamasının, erteleme hastalığına kapılmasının, korkuları ile yüzleşememesinin, risk almaktan kaçınmasının temel nedeni: Özgüven eksikliği yaşamalarından kaynaklanır. Çünkü güven duygusunun olmadığı yerde korku duygusu vardır, korku duygusunun olduğu yerde ise harekete geçememe; harekete geçememenin neticesinde erteleme ve en nihayetinde risk almaktan kaçınma vardır. Risk almaktan kaçınan bir insan, hayatın içine giremez ve kendi varlığını, değerini topluma kanıtlayamaz. Kendini kanıtlayamayan, varlığını ispatlayamayan bir kişi ise toplum tarafından algılanmaz, görülmez.
Hayatınızda korkularınız ile yüzleşebilmeniz, konfor alanınızda çıkabilmeniz, yani harekete geçebilmeniz için hayatınızda başınıza gelebilecek en kötü durumlarda bile “Kendinizin arkasında olacağını, kendinizi sert bir şekilde eleştirmeyeceğinizin” bilincinde olun.
Hayatınızın merkezine kendinizi koyun. Hayatınızdan akıp giden zaman içerisinde yapacağınız tüm hatalarda, kusurlarınızda kendinize karşı affedici bir tutum içerisinde olun. Unutmayın ki bizler en çok kendi sesimizden korkarız.
Mesela hata yaptığımızda kendimize “aptalsın, zaten sen beceriksizsin” gibi olumsuz cümleler kurarsak, biz daha kendimizin arkasında bile duramamış oluruz. Eee kendimizin arkasında durmadan, kendimize güvenmeden korkularımız ile nasıl yüzleşcez? Nasıl risk alacaz? Nasıl konfor alanımızdan çıkacaz? Tabi ki de çıkamayacaz. Çünkü içsel olarak kendimizin arkasında durmayacağımız için konfor alanımızdan çıktıktan sonra başımıza gelebilecek olan herhangi bir olumsuz olaydan sonra kendimize “Ben gerçekten aptalım, korkağım, güçsüzüm” gibi olumsuz cümleler kuracağımızı, o muazzam beynimiz tahmin edebiliyor ve doğal olaraktan beynimiz acı yaşamamak için konfor alanımız da kalmamız için elinden geleni yapıyor.
Bilinçaltı düzeyde “her koşulda kendinizin arkasında olacağınızı, başınıza gelebilecek herhangi bir olumsuz olayda kendinizi sert bir şekilde eleştirmeyeceğinizi” kabul etseniz; risk almak, korkularınız ile yüzleşmek, konfor alanınızdan çıkmak sizin için çok daha rahat olur. Çünkü yaşayacağınız herhangi olumsuz bir olayda kendinizi sert bir şekilde eleştirerek acı çekmeyeceksiniz ki kendinizi affedecek ve yolunuza devam edeceksiniz.
Kendi iç sesiniz ile özgüven duygunuz arasında doğrudan bir ilişki vardır. Özgüveni yüksek insanların, kendilerine karşı olan iç sesleri olumlu yöndedir.
Onlar yaptıkları hatalar yüzünden kendilerini sert bir şekilde eleştirmezler. Zaten kendilerine olan güven duyguları da bunun neticesinde gelişir. Çünkü kendi iç sesi ona hakaretler, aşağılamalar yapmayacaktır. Daha çok onun arkasında olacak ve onu motive edecektir.
Özgüven Nasıl Kazanılır? Özgüveni Artırmak İçin Yapabilecekleriniz
Özgüven kazanmak için ilk önce içsel anlamda kendinizi kabul etmeniz, kendinizi sevmeniz, kendinize karşı affedici olmanız gerekmektedir. Özgüven duygusunu kazanabilmenin ilk adımı budur. Sonrasında özgüven kazanmak için içsel adımlardan, dışsal adımlara doğru yönelmelisiniz. Dışsal adımlar; korkularınız ile yüzleşmek, konfor alanınızdan dışarı çıkmaktır.
Ancak içsel anlamda adımlarınızı tamamlamadan dışsal adımlarda başarılı olma imkanınız çok düşüktür.
(Bkz: Korkularla yüzleşmek)
İnsanların korkuları ile yüzleşememesinin, konfor alanından dışarı çıkamamasının temel sebebi; içsel anlamda kendilerinin arkalarında olmamalarından, kendilerini kusurları ile kabul etmemelerinden, kendilerine karşı sert eleştirilerde bulunmalarından kaynaklanır.
Bu yüzden ilk olarak, kendinize karşı dürüst olun ve sevmediğiniz neyiniz var ise onu sevmeye başlayın. Yapamadığınız, başarılı olamadığınız şeyler yüzünden kendinizi sert bir şekilde eleştirmeyi bırakın.
Göğsünüzü gere gere “başaramadım, yapamadım ama bu önemli değil, önemli olan benim şuandaki varlığım ve başarısızlığımın üzerine tekrardan gideceğimdir” demeyi bilin.
Bakın kendinize olumsuz yönde verdiğiniz telkinler, kendinizi sert bir şekilde eleştirmeniz size hiçbir zaman kazandırmayacak. Tam aksine özgüven kaybı yaşamanıza neden olacak, var olan özgüveninizi zedeleyecek ve bilinçaltı zihninize başarısızlık tohumları ekmiş olacaksınız.
Ancak başarısızlıklarınızda kendinizi sert bir şekilde eleştirmemeniz, kendinize karşı affedici bir tutum da olmanız hem içinizde özgüven duygusu oluşturacak, hem de sizin morelinizi falan bozmayacaktır.
Bu yüzden hayatta yaşayacağınız hatalarınızda, başarısızlıklarınızda kendinizin arkasında olacağınızı, kendinizi affedeceğinizi, her zaman kendinizin yanında olacağınızı bilinçaltı düzeyde kabul edin. Emin olun bu düşünce kalıbını zihninize yerleştirdikten sonra hayatta korkularınız ile yüzleşmek, konfor alanından dışarı çıkmak size çok daha basit gelecektir.
İçsel anlamda kendinizi kusurlarınız ile kabul ettikten, kendinize karşı affedici bir tutum sergilemeye başladıktan sonra kendine güven kazanmak için atmanız gereken diğer adım; dışsal adımları atmaya başlamak olacaktır.
Dışsal adımlardan kastım korkularınız ile adım adım yüzleşmek ve konfor alanınızda dışarıya çıkmaktır. Dışsal adımları atmaya başlamanız, kendine güven duygunuzun tamamen oluşması için yeterli olacaktır.
Ancak dışsal adımları atarken dikkat etmeniz gereken çok önemli bir nokta var, bu nokta: Korkularınız ile yüzleşmek için herhangi bir zorunluluğunuz olmadığıdır. Yani “ben özgüven kazanmak, özgüven artırmak için korkularım ile yüzleşmeliyim” gibi bir bakış açısı ile korkularınızın üzerine gitmeniz neticesinde büyük ihtimalle hüsrana uğrayacaksınız. Çünkü bilinçaltı zorlamadan, zorunluluktan nefret eder!
Kendi iradeleri ile sigarayı bırakan insanlar sigaraya geri başladıkların eski içtiklerinden çok daha fazla sigara içmeye başlarlar. Çünkü “Zorunluluk duygusu” neticesinde yapılan eylemler, sonunda yıkılmaya mahkumdur.
Aynı şeklide zorunluluk duygusu ile korkularınız ile yüzleşmeniz neticesinde hüsrana uğrarsınız.
İlk önce şunu kabul edin: Bu dünya da her şeye izin vardır. Yani sizler sabahtan akşama kadar evinizde cips, kola yaparak oyun oynamakta özgürsünüz. Sabahtan akşama kadar cennet mahallesi izlemekte özgürsünüz.
Sabahtan akşama kadar dışarıda arkadaşlarınız ile gezmekte özgürsünüz. Korkularınız ile yüzleşmeye başlamadan önce ilk olarak bunu kabul edin. Kendinize deyin ki “Dünyada bana her şeye izin var, korkularım ile yüzleşmek zorunda değilim, özgüven kazanmak zorunda da değilim.” şeklinde kendinize bir telkinde bulunun. Kendinizi özgür bir insan olduğunu farkında varın. Kısacası, bilinçaltı düzeyde rahata erin.
Sonrasında korkularınız ile yüzleşmek, konfor alanınızda dışarı çıkmak emin olun size çok daha rahat gelecektir. Çünkü artık diyeceksiniz ki “Bugün herhangi bir korkum ile yüzleşsem eğlenceli olabilir aslında” veya “Spora yazılsam iyi vakit geçirebilirim” gibi düşünceler aklınızdan geçecektir ve daha rahat bir şekilde hareket edeceksinizdir.
Unutmayın ki severek yaptığınız bir davranış neticesinde daha mutlu olacaksınız. Beyniniz bu davranış sonrasında dopamin ( mutluluk hormonu ) salgılayacaktır. Ancak zorunlu olarak yaptığınız bir davranışta ise beyniniz dopamin yerine kortizol yani stress hormonu salgılayacaktır. Stresin olduğu yerde ise insan sıkılır ve hemen kaçmak ister.
Bu yüzden korkularınız ile yüzleşirken üzerinizdeki zorunluluk yapmalıyım duygusunu ortadan kaldırmak için ilk olarak korkunuz ile yüzleşme zorunluluğunuzun olmadığının farkına varın.
Bu farkındalık sizlere rahatlığı getirecektir ve rahat olarak yaptığınız davranışlar neticesinde eğlenme düzeyiniz çok daha yüksek olur. Eğlencenin olduğu yerde dopamin hormonu olur ve dopamin hormonunun olduğu yerde ise mutluluk olur.
Siz mutlu iken korkularınız ile yüzleştikten sonra, diğer bir korkunuz ile yüzleşmek sizin için tamamen bir eğlence haline dönecektir. İşte bu yüzden özgüven artırmak için korkularınız ile yüzleşmeye başlamadan önce bu ince ayrıntıyı dikkate alın.
Korkularınız ile yüzleşirken dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta ise korkularınız ile yüzleşmeyi ne zaman sevmeye başlayacağınız? sorusunun cevabının farkında olmanızdır. Zorunluluk duygusunu ortadan kaldırdıktan sonra, korkularınız ile yüzleşmeyi sevebilmeniz önünde tek bir engel kalmış demektir. Bu engelde sadece bir kez istemeyerek de olsa korkularınız ile yüzleşmedir.
Korkularınız ile sadece bir kez istemeyerek yüzleştikten sonra, artık tamamen severek yüzleşmeye başlayacaksınız. Çünkü istemeyerek bir kez korkunuz ile yüzleşmeniz neticesinde beyninize “Bak ölmedim, yaşıyorum” sinyalini göndereceksiniz. Bu sinyali gönderdikten sonra beyniniz size hiçbir engel çıkartmayacak, tam aksine mutluluk hormonu salgılayarak size destek verecektir.
Neticesinde sizde korkularınız ile yüzleşecek ve özgüven duygunuzu pekiştireceksiniz.
Kısacası özgüven kazanmak için ilk olarak içsel olarak kendinizi kabul edin ve kendinizin arkasında olun. Özgüven kazanmanın ilk adımı budur. Sonrasında ise dışsal adımlara başlayın.
Dışsal adımlara atarken dikkat etmeniz gereken nokta “zorunluluk hissinizin” olmamasıdır. Çünkü zorunluluk hissi stres hormonunu tetikler ve neticesinde sizi hüsrana uğratır, bu yüzden ilk olarak hayatınız da herhangi bir şey yapma zorunluluğunuzun olmadığını kendinize telkin edin ve sonrasında adım adım korkularınız ile yüzleşin. Korkularınız ile yüzleşmeye başlamanız, sizdeki benlik duygusunu tamamen pekiştirecektir…
Özgüven / S.S.S
Özgüvenin Temel Dinamikleri Nelerdir?
Özgüven duygusunun temel dinamikleri yukarıda da açıklamış olduğum üzere;
- Kendini sevmek
- Kendinle barışık olmak
- İnsanları gözde büyütmemektir.
Ancak en önemlisi nedir? diye soracak olursanız bu da tabii kişinin kendisini sevmesi ve kendisine değer vermesi olacaktır. Kişinin kendisini sevmesi ve özgüven duygusu arasında çok sık bir paralel bağlantı vardır.
Özgüven Artırıcı Etkinlikler Nelerdir?
Özgüveni artırmak adına yapabileceğiniz en etkili etkinlikler korkularınızla yüzleşme olacaktır. Nasıl ki kişinin kendisini sevmesi ve kendine güven duygusu arasında çok sıkı paralel bağlantı varsa, korkularla yüzleşme ve özgüven artırma arasında çok sıkı bir bağlantı vardır.
Nitekim korku eşittir acı demektir. Kişi bu acı ile yüzleşmeye cesaret ettikten sonra doğal olarak özgüveni gelişir ve bilinçaltı düzeyde “ben yapabilirim, başarabilirim” inancı kuvvetlenir. Çünkü Çünkü kişi kendisine acı veren bir olayla yüzleşmeyi başarabilmiştir. Diğer olaylar kişiye çok daha rahat ve kolay gelecektir.
Özgüvenli Olmak Nedir?
Özgüvenli olmak en temel düzeyde; rahat olmak, sakin olmak “ben yapabilirim” inancına sahip olmak demektir. Ancak özgüvenli olmanın en net belirtisi, tabi ki de rahat olmaktır.
Bir makalemin daha sonuna geldik, bu makalemde ana temada özgüven nedir? özgüven eksikliği ve çözüm yolları nedir? özgüven nasıl kazanılır? Sorularına cevap verdim. Diğer makalelerimde görüşmek üzere…
Ayrıca bkz:
30 Adımda Özgüven – Kitabı İncelemek İçin Tıklayın!
Teşekkür ederim değerli yorumunuz için
Muzzam bir yazı dolu dolu mükemmel ellerine sağlık
Geri bildirim: E-kitap Nasıl Yazılır? E-kitap yazarak para kazanmak | Net Prosu
Geri bildirim: Takım Elbise Kombinleri Erkek (Gri - Mavi - Siyah) | ERKEK GİYİM REHBERİ
Allah razı olsun bu ne güzel bu ne özdeşleşmiş bir yazı…
Teşekkürler..
Birçok yerde özgüven ile ilgili makale okudum ama bu nokta atışı misali beni anlatmış. Bu güne kadar hiç bir sitede yorum yapmadım ama bu yorum yapmaya değer bir makale. Umarım özgüven arayışım kısa sürede sonuca kavuşur. Çok teşekkür ederim üstat
Güzel yorumunuz için ben teşekkür ederim, iyi okumalar..
Reis srlam.
Şu sıralar bu konularla epey ilgiliyim
Sorum şöyle:
-> şimdi dedin ya bizim davranışlarımız insanlarım bize olan davranışlarını belirliyor bu da beni kendi davranışlarımı gereğinden fazla duyarlılaştırıyor ve aşırı kişisel algılamama sebep oluyor.
İşte biri bana köyü davrandığında acaba saygıyı yitirdim mi?
En ufak davranışlarımı da bu sefer inceliyorum acaba bu davranış saygı kazandırır mı? Diye aşırı düşünmek
Karşıdaki bana karşı olan iyi veya köyü olan her davranışını çok düşünmke niyeti neydi acaba öyle davranmakta?
Neden bazen atılgan davrandığım, güçlü davrandığım halde insanların bana olan davranışları değişmiyor? Diye çok düşünmek ve birtek acaba bana bana mı öyle davranıyor diye çok düşünmek en ufak kötü davranışı çok büyütmek gibi
Kısaca çok duyarlı oldum
Soru işaretli yerler için ayrı ayrı yardımcı olabilirsen çok memnun okurum dostum:)
Kısaca çok duyarlı oldum
🙂