İnsanlar yüz yıllardır, toplu yaşama eğiliminde olan varlıklardır. Toplu halde yaşamak her bireyin çıkarınadır. Çünkü sizde var olan yetenek sayesinde siz benim eksiğimi kapatırken, sizdeki olan bir eksikliği bende var olan yetenek sayesinde kapatırım. Nihayetinde ise her ikimizin de sorunu çözülür ve yaşam kalitemiz bir tık daha artmış olur. Ancak toplumun oluşumu, bireylerin farklı yetenekleri sayesinde insanların yaşam kalitesini artırırken, olumsuz özelliklerini de göstermeye başlamıştır.
Mesela toplum içerisindeki bazı insanların birleşerek, günümüz deyimiyle çete oluşturmaya başlaması ve güçsüzü ezmesi, toplum olgusunun en başta gelecek olan olumsuz özelliklerindendir.
Toplumun bu olumsuz özelliğinin ortadan kaldırılması için devletler kurulmuştur. Geçmiş tarihlerde olsun, günümüzde olsun fark etmez; devletin var olmasının en büyük sebebi; Toplumdaki bireylerin can ve mal varlıklarının güvende olmasını istemeleridir. Bizler devleti, siyasal iktidarı, yasaları en temel düzeyde bu yüzden kabul ederiz. Can güvenliği bir birey için her şeyden daha önemlidir. Ancak günümüz toplumunda bizler can güvenliği sorunu pek fazla hissetmeyiz. Çünkü biliriz ki “Toplumun en güçlüsü devlettir ve devlet ise vatandaşının can güvenliğini tehlikeye atmaz” bilincindeyizdir.
Günümüz dünyasını incelediğimizde devlet her ne kadar var olsa da toplum olgusunun bazı olumsuz özellikleri kapatılamamıştır ve kapatılamaz. Çünkü toplumun olumsuz özellikleri tamamen yok edilemez sadece minimum düzeye indirilebilir. Şuan günümüz toplumunu incelediğimizde fark ederiz ki toplumun olumsuz özelliklerinden büyük oranda nasibimizi alırız. Çünkü toplumun öyle bir kesimi var ki tamamen hayvani bir şekilde iç güdüleri ile hareket eden ( güçsüz gördün mü ez, güçlü gördün mü kaç ) İyi – kötü, ahlaklı – ahlaksız, güzel – çirkin kavramlarını bilmeyen, daha doğrusu ayırt edemeyen, beyninin % 00,1’ni bile kullanmayan, hayata uyuşturucu kullanmaya geldiğini zanneden bir kesim: KEKOLAR!
Kendi içlerinde “adidas giyen kekolar, nike giyen kekolar” olarak gruplara ayrılabilirler ancak ben bu yazımda tüm “kekolar”dan bahsedicem.
Maalasef istesek de istemesek de böyle bir kesim toplumumuzda mevcut ve hayatımızı etkiliyor. Yaşadığınız şehrin bazı bölgelerine gitmeme sebebiniz, bazı yolları kullanmama nedeninizin sebebi bile bu kesim. Çünkü bu kesim tamamen, içgüdüsel bir şekilde hayata bakmaktadır. Yani onların yolunu kullandınız diye size bıçak çekmeleri, sizden para istemeleri onlar için oldukça doğal durumlardır. Sebebi ise onların bölgesindesiniz ve onların bölgesinde sizi güçsüz görüyorlar. Güçsüz gördükleri için sizin üzerinizde hak talebinde bulunuyorlar. Bu davranışları canlı türlerinden hayvanlar sergiler. Zaten bir insan ile hayvan arasındaki fark; bizlerin bilinçli bir zihne sahip olmasıdır. Bizlerin bilinçli zihni olmasaydı bizler de iki ayaklı hayvan olurduk. Bu varsayımdan bizlerin bilinçli zihnini kullanmadan yaşamasına da hayvani bir yaşam şekli dememizde bir sakınca yoktur.
YAZI İÇERİĞİ ;
İnsanların Yaşam Biçimleri Eleştirilmeli Midir?
Bazılarınız diyebilir ki “Bu keko denilen insanlara neden takıyorlar, anlamıyorum. Ne var yani Adidas eşofmanı giyip, arizona kertenkelesi gibi dans ediyorlarsa? Onların yaşam biçimi de bu” şeklinde yorumlarda bulunabilirsiniz. Ancak benim burada “keko” diye tabir ettiğim insanların giydikleri kıyafetler ile sergiledikleri davranışlar ile bir derdim yok. Bu kişiler kendilerine istedikleri zararı verebilirler. Hiç bir problem yok, bu dünya da her şeye izin vardır. Ta ki kişinin kendine verdiği zarar bireysellikten çıkıp topluma dokunana kadar. Keko diye tabir ettiğimiz insanlar, sokakta uyuşturucu da satar, sokakta güçsüz gördükleri bir insandan değerli maddi varlıklarını da isteyebilirler veya canları istedikleri için güçsüz gördükleri birini ezebilirlerde. Çünkü bu insan profili bu davranışları sergilemeye müsaittir.
Siz hiç bir öğretmenden sokakta torbacılık yapmasını bekler misiniz? Veya bir polisten sokakta durduk yere bir insandan maddi varlığını istediğini, onu ezdiğini gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü dediğim iki profil de zihin yapısı olarak bu tarz işleri yapmaya müsait değil! Bir öğretmen için değerli olan manevi varlık: Çalışmaktır. Nitekim o öğretmenliği kazanana kadar ders çalışmak için ne fedakarlıklar yapmıştır. Aynı şeyler bir polis içinde geçerlidir. Çünkü insan manevi olarak ne ile yoğrulursa o yönde davranışlar sergiler. Mesela bir öğretmenin yüksek lisans yapmak istemesini ben çok normal karşılarım. Sebebi ise bir öğretmenin hayatının büyük çoğunluğunu ders çalışarak geçirmesi, zihnini çalışmak ile yoğurması ve yüksek lisans yapacak potansiyelinin olmasıdır.
Peki keko diye tabir ettiğimiz bir insandan siz ne beklersiniz? Yani keko davranışları sergileyen bir insan zihnen neye müsaittir? Uyuşturucu satmaya müsait midir? Müsaittir. İnsanları ezmeye müsait midir? Müsaittir. Bakın burada yargısız infaz falan yapmıyorum, sadece diyorum ki insanın zihni ne ile yoğrulmuş ise o davranışları sergilemeye müsaittir.
Keko diye tabir ettiğimiz bireylerin oluşturduğu toplumlarda genelde maddi anlamda yokluk vardır, eğitim düzeyleri çok düşüktür. Zihinlerini iyi kullanamazlar çünkü zihin uyuşturucunun etkisi altındadır ve en önemlisi de bu kişilerin zihin kahramanları, rol modelleri Sıfır Bir veya Çukur dizisindeki oyunculardır.
Bir insanın maddi anlamda yokluk içinde olması, ahlak kavramından haberdar olmaması, egitim düzeyinin düşük olması, zihninin sürekli uyuşturucun etkisi altında olması ve rol modellerinin mafyatik dizilerin oyuncuları olması neticesinde keko denilen insan türü karşımıza çıkar. İşte keko denilen bir insanı keko yapan etkenler bunlardır.
Dizilerin Kekolar Oluşumundaki Etkisi
İlk olarak şunu açıklayayım: Dinlediğiniz, izlediğiniz, yediğiniz, içtiğiniz her şeyin etkisi altındasınızdır. Mesela dinlediğiniz bir müzikte sizin bilinçaltınıza gönderilen, görünmeyen bir öğreti vardır. Siz bu öğretiyi bilinçli zihniniz ile fark etmezsiniz ancak bilinçaltı zihniniz bu öğretiyi kaydeder ve davranışlarınızı bu öğretiye göre şekillendirmeye başlar. Mesela siz arabesk parçalar dinliyorsanız bilinçaltı zihninizin bu parçalardan “garibanlık, hayatın çiftleşme üzerine kurulu olduğunu sanma, bir kızın diğer kızların hepsinden özel olduğuna inanma) gibi öğretileri alır. Yani siz farkında olmadan, dinlediğiniz arabesk parçalar bilinçaltı zihninize tam anlamı ile zehir tohumları atmaktadır.
( Bkz: Bilinçaltı nedir? Tüm özellikleri )
Aynı şekilde diziler de insanlara görünmeyen öğretiler verir. Sıfır Bir, Çukur gibi dizilerin verdiği öğretiler genelde ” öfke, şiddet, uyuşturucu” gibi temaların üzerine kuruludur. Bu dizlerin etkisi altında kalmış bir zihnin, şiddete eğimli olması, belinde silah veya bıçak taşıması, uyuşturucu kullanması çok doğaldır. Çünkü bu dizilerin öğretisi yukarı paragrafta da dediğim gibi “şiddet, öfke, uyuşturucu” gibi temaların üzerine kuruludur.
Kekoların neslinin oluşmasında ve devam etmesinde bu dizilerin payı, sanılanın aksine çok daha fazladır.
Kekolar filmlerde gördükleri, davranışları sergilemekte, onların yaşadığı hayatı yaşamak istemektedir. Neticesinde sokakda boş gezen bir beyinsiz ordusu ile karşı karşıya kalırız. İşin üzücü kısmı da topluma zehir saçan bu dizilerdeki oyuncuların, şöhrete ulaşması, para içinde yüzmesidir. Üstelik birde ödül almalarıdır. Ne yaptılar ki ödülü hak ettiler? Topluma ne yararları dokundu? Hiçç. Ancak topluma verdikleri zararlar üzerine size 100 sayfalık makale yazabilirim. Ama bu kapitalist sistemin umrunda mı? Tabi ki de hayır.
Kapitalist sistemin umrunda olan tek şey ; şirketlerin ürünlerinin daha fazla satılması ve bunun içinde reklamların halk tarafından daha çok izlenmesidir. Reklamlarının daha çok izlenebilmesi içinse dizilerin daha çok izlenmesi gerekir. Diziler kendini daha çok izlettirebilmek içinse ne kadar saçmalık varsa, hepsini yapar! Toplum bu saçmalıklardan etkilenir, toplumun ahlakını bozarız, topluma zehir saçarız gibi düşünceler akıllarının ucundan dahi geçmez . Çünkü onlar için önemli olan tek varlık paradır!
Büyük şirketler ödül törenlerini , televizyon karşısında uyuyan halkı daha fazla uyutabilmek için yapar . Yoksa , büyük şirketler Aras Bulut İynemli gibi oyuncuların, varlıgını umursamaz bile .
Kısacası bir dizi, film bir bireyi hayvani şekilde içgüdüleri ile hareket eden bir canavara dönüştürebilmektedir. Bu yüzden bulunacağınız eylemlerin sonucunu her zaman düşünün. Her eylemin bir bedeli vardır.
Bana Güzel Duygular Yaşatan Her Eylemi Yaparım Ağa Ne Var Bunda?
Diyebilir bazılarınız. Bu bakış açısı çok ama çok dar be kardeşim. Evet bazı eylemleri o anda yapmak sana çok güzel gelebilir peki ama sonuç? Sana güzel duygular yaşatan eylemlerin sonucu ne? Hüsran mı yoksa zafer mi? Hiçbir çaba göstermeden yaşayacağınız güzel duygular sizlere sadece zarar verir. Mesela eroin kullanmak bir insana kullandığı anda çok güzel duygular yaşatabilir, kullanan kişinin hiçbir çaba göstermesine gerek yoktur, anında dopamin shot’ı diker ve güzel duygular yaşar. Ancak kişinin sonu hüsrandır.
Aynı şekilde porno izlemek, mastürbasyon yapmak da size hiçbir şey yapmanıza gerek kalmadan anında dopamin shot’ı verir. Peki sonuç ne olur? Hüsran! Bakın karşılaşacağınız hüsran, erken boşalma, iktidarsızlık vs. gibi cinsel hastalıklar olabileceği gibi pornografi sizleri bir canavara dahi dönüştürebilir. Amerika’nın en ünlü seri katillerinden Ted Bundy, şiddete eğilimli bir insan olmasının temelinde pornografi gerçeğinin yattığını söylemektedir. Kendisi, idam edilmeden 1 saat önce bu gerçeği anlatmıştır.
( Bkz: Ted Bundy pornografi röportajı )
Sizlere bu iki örneği vermemin sebebi şu gerçeğin bilincine varmanızdır: Hayatta yaptığınız her eylemin size ya getirisi vardır ya da götürüsü vardır. Yani, hangi eylemde bulunursanız bulunun, o eylemin size bir etkisi olacaktır. Bu yüzden şu tarz cümleler kuramazsınız; Ben bana güzel duygular yaşatan her eylemi yaparım ne var aga bunda ya? diyemezsiniz. Ha gerçekten size güzel duygular yaşatan her eylemi yapmakta özgür müsünüz? Özgürsünüz ama ödeyeceğiniz bedelleri unutmayın.
Sıfır Bir dizisi gibi bir saçmalığı izlemekte ve diziden aldığınız öğreti neticesinde belinize bıçak, silah takmakta özgürsünüz. Ancak ödeyebileceğiniz bedelin ömür boyu hapishanede yatmak olduğunu unutmayın! Aynı şekilde her türlü derbeder şarkılarını (arabesk ) dinlemekte özgürsünüz, ancak hayatınızın büyük bir bölümünü sizin yüzünüze dahi bakmayan, sizi aşağılayan, hayatınızı yok yere çürüteceğiniz bir kadın peşinden ağlayarak (!) geçireceğiniz bedelini unutmayın!
Hayatta “ben istediğimi yaparım” zihniyeti ile yaşamayın. Çünkü hayatın her zaman bir bedeli var. Şuan da hayatınızda hedefleriniz doğrultusunda koşmanız, yorulmanız, bazı aktivitelerinizden fedakarlık yapmanız neticesinde bir bedel ödersiniz. Ancak bu ödediğiniz bedel ile ileride siz kazanan olursunuz. Kendinize hayat içerisinde her zaman sorun; Ben bu eylem neticesinde zaferle mi karşılaşıcam? Yoksa hüsranla mı karşılaşıcam? diye. Eylemlerinizin sonucu hüsransa o eylemi yapmaktan vazgeçin. Unutmayın ki sonucu hüsran olan eylemler, hiçbir çaba göstermeden beyninizin dopamin shot ürettiği eylemlerdir. Mesela alkol içmek, mastürbasyon yapmak gibi. Ancak belirli bir zorlanmadan sonra alacağınız dopamin shot’lı eylemler size kazandırır. Spor yapmak, ders çalışmak gibi.
Topluma Zarar Veren Bir İnsana Saygı Duyulmalı Mı?
Çok klişe ve bir o kadar da sevmediğim bir söz var ; Herkesi sevmek zorunda değilsiniz ama herkese saygı duymak zorundasınız. Bu söz ne kadar modern bir sözmüş gibi gözükse de modernlikle hiçbir alakası yok ve tamamen anlamsız bir söz. Ben niye topluma, bana zararı dokunan insanlara saygı duyayım ki? Sebep ne yani? Ben Sıfır Bir dizisindeki oyunculara, Çukur dizisindeki oyunculara saygı duymuyorum, sokakta hayvani bir şekilde içgüdüleri ile gezen kekolara karşı da hiç saygı duymuyorum ve açıkcası toplumdaki sağlıklı bireylerin hiçbirinin bu kişilere saygı duymasını da istemiyorum. Çünkü saygı denilen olgu değerlidir. Benim düşünceme göre bir insanın, bir diğer insana saygı duyması için diğer kişinin saygı görecek bir özelliğinin olması gerekir. Bu özellikler çok basit özellikler olabilir.
Mesela ben toplum içerisindeki öğretmenlere saygı duyarım, çünkü sağlıklı bir öğretmenin topluma verdiği değeri, 100 keko, 100 tane dizi oyuncusu, 100 tane Youtuber toplansa veremez. Aynı şekilde hedefleri olan bir üniversite öğrencisinin topluma vereceği faydayı yukarı da saydığım kişiler veremez. Bu yüzden bırakın şu “her insana saygı duyulmalı” saçmalığını. Bizler bir toplumda yaşıyoruz, en temel düzeyde ilk olarak kendimize fayda sağlayan, ardından da topluma fayda sağlayan bireyler olmalıyız. Huzurlu ve mutlu bir hayatın en temel şartı budur.
Günümüz toplumunda insanların saygı gösterdiği kesim gerçekten çok boş bir kesim. İnsanlar, saçma dizilerin oyuncularına, vasıfsız ünlülere , ego manyaklara saygı duyuyorlar. Ülkenin en büyük ego manyağının 3 milyon takipçisi var. Hadi bu ego manyağını takip eden 14 – 15 yaşlarındaki kardeşlerimi anlıyorum, onların henüz hayata karşı bir fikri, düşüncesi yok . Ancak yaşı 20 ve üzeri olmuş insanların bu kadını takip etmeleri, bu kadının yaşadığı hayatı yaşamaya çalışmaları, fotoğraflarında bile bu kadının verdiği pozları vermeye çalışmaları gerçekten rezil bir durum.
Benim gözümde sokakta yaşayan bir insannın değeri, bu kadından kat ve kat daha fazladır. Çünkü evsiz bir adamın zararı bireyseldir, yani sadece kendine zararı vardır. Ancak ego manyakların, saçma dizilerin oyuncularının, youtubecuların topluma verdiği zarar hayal edilemeyecek kadar fazladır. En basitinden 15 yaşındaki çocukların sohbetleri esnasın da birbirlerinin annelerine küfrederek gülmeleri ve güzel bir davranışta bulunduklarını zannetmelerinin temel sebebi rol modellerinin Twich yayıncıları ve vasıfsız ünlüler olmasından kaynaklanır. Çünkü 25 – 30 yaşına gelmiş bireyler, birbirlerine küfrederek gülerler ise onları rol model almış küçük çocuklarda bu davranışlar da bulunurlar.
Bu yüzden, topluma zararı dokunan insanlara saygı duymak zorunda değilsiniz! Sokakta gezen kekoya insan gözü ile bakmanıza gerek yok, çünkü insani bir şekilde değil, hayvani bir şekilde yaşıyorlar. Saçma dizilerin oyuncularına saygı duymak zorunda değilsiniz çünkü toplumun yararına karşı hiçbir şey yapmıyorlar. Tek dertleri kendi şöhretleri ve kazanacakları para.
Kısacası topluma zarar veren, toplumun huzurunu bozan kim varsa saygı duymayın! Selam vermeyin! Aynı şekilde toplum değil, size saygı duymayan kişilere sizde saygı duymayın, bu ister müdürünüz olsun, ister patronunuz olsun fark etmez. Unutmayın ki saygı değerli bir kavramdır onu herkes hak edemez.
Kendinize Ve Topluma Yarar Sağlayan Bir Birey Olun!
Hayatınızda ilk hedefiniz kendi planlarınız doğrultusun da hareket etmek olmalıdır. Yaşınızın kaç olduğunun hiçbir önemi yok bu konuda, isterseniz yaşınız 80 olsun fark etmez. Önemli olan hedefinizin sonun da zafere ulaşabileceğiniz gerçeğidir.
Hayatınızda hedefinizin olması, o hedef doğrultusunda hareket etmeniz sizi toplumdaki kekolardan, sıradan insanlardan ayırt eden en önemli özelliklerden birisidir. Sadece var olan hedefiniz bile sizi toplumun % 80’ninden soyutlar. Çünkü toplum amaçsız yaşıyor! Bakın bu konuda çok ciddiyim, sadece ufak bir gözlem ile sizde bu gerçeği sizde fark edebilirsiniz. 20 yaşına gelmiş kızların büyük çoğunluğunun tek hedefi takipçi kasmak ve egolarını tatmin etmek . Erkeklerin en büyük derdi; bir dişi bulup üreme içgüdülerini tatmin edebilmek, okey oynamak, Youtube’da Berkcan Güveni izlemek (!) bilgisayar oyunu oynamak vs.
Kısacası amaçsız bir şekilde zamanlarını öldürmek. Sonra da belli bir yaşa geldiklerinde ellerinde boş zaman kalmayınca, birer modern köle olduklarında başlıyorlar şikayet etmeye “Devlet bize bakmıyor, zaten benim ailede para yok bende nasıl olsun, torpil olmadan hiçbir şey olmuyor bu hayatta vs. ” Ancak şunu bilmiyorlar hayat, bireylerin şikayetlerini umursamaz! Yani şikayet eden bir birey şikayet ile hiçbir yere varamaz, sadece kendisini o anlık biraz mutlu eder o kadar. İleride hayatınızda çaresizce şikayet eden bir birey olmak istemiyorsanız, kendinize bir hedef belirleyin ve o hedef doğrultusun da harekete geçin! Hedefiniz doğrultusunda hareket etmeye başlayarak zaten kendinize fayda sağlayan bir birey olursunuz. Kendinize gerçek anlamda fayda sağlayan bir birey olursanız sonrasında zaten topluma da fayda sağlarsınız.
Önemli olan kendi hayatınıza dönmeniz, kendi hedeflerinizi belirlemeniz ve bu hedefleriniz doğrultusunda harekete geçmeye başlamanızdır.
Hedefim ne olmalı? Diye bir soru soracak olursanız eğer, size tek diyeceğim; sevdiğiniz aktivite, uğraş ne ise o olsun derim. Kendi düşüncelerini insanlara anlatmaktan zevk alıyorsan bir tane Web sitesi veya Youtube kanalı aç insanlara düşüncelerini aktar veya spor yapmayı seviyorsan herhangi bir spor dalında profesyonel olmaya çalış, dil öğrenmek istiyorsan kursa yazıl, maddi gücün buna yetmiyorsa internet ile öğrenmeye çalış. Siz kendiniz belirleyin hayatınızda ne yapmak istediğinizi . Kendinize sorun ben ne yapmak istiyorum? Nelerden zevk alıyorum? gibi soruları. Sonrasında ise yapmak istediğiniz aktivite doğrultusunda bir hedef belirleyin ve hedefiniz doğrultusun da hareket edin. Önemli olan kendinizi geliştirmek ve zamanınızı çöp etmemektir.
Bu siteyi arkaslarıma bir altın madeni hayal edin diyorum adım atığınız her yerden altın cıkıyıor … seninde takip ettiğin altın madeni olan siteler vardır. Makale yazarları vardır bunları paylaşabilir misin ?
Tabiki de , ilk olarak önereceğim site ; Reddedildim.co sitesi olur . Daha sonrasında erkek adam org sitesi olur . Bu iki site gerçekten kaliteli ve özgün içerikler üretiyor . Bu iki sitenin makalelerini takip etmeniz , sizde büyük farkındalık kar olusturacak’tir .
cok guzel yazi. Ellerine sagliq
Geri bildirim: Erkek Kısa Saç Modelleri Nelerdir? En İyi Modeller! | ERKEK GİYİM REHBERİ
Ellerinize saglık,Cok faydalanıyorum.Teşekkürler