Umursamak, en kısa açıklaması ile birlikte “herhangi bir olaya, olguya veya varlığa” değer vermektir ve umursamak insanda bazı duyguların oluşmasına neden olur. Mesela çok basit bir örnek vermem gerekirse eğer hayatınızda yeni bir araba, telefon veya herhangi bir başka varlık aldığınızda ilk başta o varlığın üstüne çok titrersiniz ve o varlığı kaybetmekten veya zarar görmesinden çok korkarsınız. Peki neden? Çünkü daha yeni aldınız ve o varlığa gerçek anlamda çok değer veriyorsunuz.
Aynı şekilde bir başka örnek verecek olursam eğer “insanların ne dediğini” çok umursarsanız, yani insanların düşüncelerine çok değer verirseniz rezil olmaktan veya reddedilmekten çok korkarsınız. Çünkü diğer insanların düşünceleri sizin için çok önemlidir.
Yukarıdaki örneklerden anlaşılacağı üzere umursamak bizlerde bir takım duyguların oluşmasına neden olur ve umursamanın doğuracağı bir diğer önemli sonuç da herhangi bir olayı, olguyu veya varlığı büyütmenize sebep olmasıdır. İşte umursamanın asıl kilit noktası da budur. Nitekim sizler bir şeyi büyütmeye başladıkça o büyüttüğünüz şeyin karşısında kendinizi güçsüz hissetmeye başlarsınız. Kendinizi güçsüz hissettikçe o eylemi yapmak sizler için çok daha zor hale gelir ve neticede o eylemi gerçekleştirmezsiniz.
Mesela çevrenizde kızlara veya kadınlara çok değer veren insanları inceleyin, incelemeniz sonucunda fark edersiniz ki bu insanlar muhakkak bu konularda başarısızdır. Peki neden? Çünkü çok fazla umursuyorlar. Çok fazla umursadıkları için onların yanında kendilerini küçük görüyorlar ve “kaybetme, reddedilme” korkularını çok şiddetli yaşıyorlar. Neticede ise girişimde bulunamıyorlar ve sonuç olarak dan yeni bir kız veya kadın ile ilişki başlatamıyorlar.
Bununla beraber birçok insan, yapacağı eylemler sonucunda hissedeceği duyguları çok umursadığı için harekete dahi geçemiyor. Mesela kişi, spora başlamak istiyor ancak spor sonucunda hissedeceği fiziksel acıyı büyüttüğü için spora başlamıyor veya kişi ders çalışmak istiyor ancak ders çalışma sonucunda hissedeceği stres duygusunu çok umursadığı için ders çalışmaya başlamıyor. Sürekli olarak dan erteliyor ve o eylemi yapmaktan kaçıyor. Neticede ise harekete geçemiyor. İşte ben bu duruma “Olumsuz duygulara fazla odaklanmanın bedeli” diyorum. Öyle ki hayat içerisinde birçok kişi yeni bir eyleme başlayacakları zaman hissedecekleri doğal olan olumsuz duyguları çok fazla umursadığı için harekete geçemiyor ve neticede hiçbir varlık kazanamıyor.
En basitinden kişi, geleceğini kurmak istediği kişiye karşı duygularını açmaktan ölümüne korkuyor; çünkü reddedilme korkusuna çok fazla odaklanıyor; “Ya şöyle derse, ya böyle derse” buna en güzel örnektir. Ancak burada şu gerçeği söylemeliyim; “Hayattaki kaybedenler topluluğu, insanların hissettiği olumsuz duygulara çok fazla odaklanmasının sonucu oluşuyor.” Nitekim toplumun %80’lik kesimi, yapacakları eylemler sonucunda hissedecekleri olumsuz duygulara odaklandığı için girişimde bulanamıyor ve hiçbir şey kazanamıyor. Ancak geriye kalan o ufak kesim, eylemleri sonucunda hissettikleri veya hissedecekleri olumsuz duyguları umursamadıkları için girişimde bulunabiliyor ve neticede bazı maddi ve manevi varlıkları kazanma şansını yakalıyorlar. İşte bu yüzden olumsuz duyguların varlığını umursamamak oldukça önemlidir.
YAZI İÇERİĞİ ;
Olumsuz Duyguları Fazla Umursamanın Sonucu
Olumsuz duygulara fazla odaklanmanın sonucunda sadece içinizdeki olumsuz duyguyu daha da çok büyütmeye başlarsınız. Mesela birçok kişi herhangi bir tanı almadan kendilerine “özgüvensiz, sosyal fobik” ve benzeri sıfatları takıyor. Peki neden? Çünkü hissettikleri olumsuz duyguyu büyütüyorlar ve sonucunda o kanıya varıyorlar. Mesela yeni bir ortama giriyorlar ve doğal olarak dan girdikleri yeni ortamda kendilerini biraz çekingen hissediyorlar ancak bu duygunun normal bir duygu olduğunu kabul etmiyorlar ve başlıyorlar internette “Çekingenlik nasıl yeniler? Utangaçlıktan nasıl kurtulunur? Özgüven nasıl artırılır?” gibi konuları aramaya.
Neticesinde ise yeni bir eylem sonucunda doğal olarak dan hissettikleri o kaygıyı “sosyal fobiye, özgüvensizliğe veya utangaçlığa” yorumluyorlar ve buna inandıkları için daha fazla içlerine kapanıyorlar. Halbuki bu insanlar özgüvensiz veya sosyal fobik falan değil. Sadece bazıları doğal olarak dan hissettikleri olumsuz duyguları çok büyütüyorlar ( Araştırma yaparak, kafalarına takarak) ve nihayetinde durduk yere kendilerini sosyal fobik, özgüvensiz veya utangaç ilan ediyorlar.
İşte olumsuz duygulara fazla odaklanmanın sonucunda yukarıdaki örnek de vermiş olduğum üzere kendi kendinizi durduk yere hasta ilan edebilirsiniz. Bu yüzden hayatınız içerisinde hissettiğiniz olumsuz duyguları “hissetmemeye çalışmak, o duygulardan kurtulmak için araştırma yapmak” gibi eylemlerden kaçınmalısınız. Çünkü o duygulardan kurtulmaya çalıştıkça, o duyguları umursamış olursunuz. Umursadıkça ise hissettiğiniz o olumsuz duygu daha da fazla büyür ve sizi tamamen kendisine hapseder. Peki hissedilen olumsuz duygulara karşı nasıl bir tutum içerisinde olmalıyız?
Hissettiğimiz olumsuz duygulara karşı sahip olmamız gereken tutum “Bu duyguların varlığını kabul etmek ve bu duygulara rağmen umursamadan harekete geçmek veya harekete devam etmektir.” Mesela herhangi bir durum karşısında kendinizi ögüvensiz hissettiniz diyelim, yapmanız gereken bu özgüvensizliği umursadan harekete devam etmektir. Bu doğru olan tutumdur. Yanlış olan tutum; o anda oradan ayrılmak ve daha özgüvenli hissedilen bir anda o durum ile yüzleşmeye gelmektir. Daha özgüvenli hissetmek için araştırmalar vs yapılacak. İşte bu yanlış tutumdur.
İnsanların birçoğu olumsuz duygulara karşı yanlış olan tutum içerisindedir ve daima hissettikleri duygulara önem vermektedir. Ancak sevgili dostlar şunu bilmelisiniz ki bu hayatta başarı için muhakkak ki olumsuz diye tabir ettiğiniz duygulara maruz kalmalısınız. Çünkü bu hayatta;
- Çalıştıkça strese maruz kalacaksınız.
- Yeni girişimlerde bulundukça ( insanlarla tanışma da bunun içine girer) bilinmemezliğin içine girdiğiniz için korkucaksınız.
- Yeri gelecek çalışmaktan bunalacaksınız.
- Yapmış olduğunuz girişimlerde “Ya başarısız olursam” diyecek ve kaygılanacaksınız.
Yani hayatta daima doğal olarak dan olumsuz duygulara maruz kalacaksınız! Bu hayatının yasasında var! Ve bizlerinde bu yasaya göre hareket etmesi gerekmektedir. Eğer bu yasaya göre hareket etmezseniz, yani olumsuz duyguları hissetmemek için araştırma yapar ve “kendimi iyi hissettiğim zaman” harekete geçeyim derseniz, hayatta kazanan bir insan olma ihtimaliniz çok düşüktür. Çünkü dediğim gibi olumsuz duygular, hayatın mayasında var. Bu doğrultuda bize düşen hissedilen bu olumsuz duyguları umursamadan harekete geçmektir. Yani “Ben neden böyle hissediyorum yhaa?” diye kafayı yemek yerine “Bu duygu kabul ediyorum ve buna rağmen harekete geçiyorum” demektir. İşte bu tutum sizlere kazandıracaktır.
Ya Şöyle Olursa Ya Böyle Olursa Tarzında Düşünceler Neden Umursanmamalıdır?
İnsanları en çok kaygılandıran, strese sokan düşünceler “Ya şöyle olursa ya böyle olursa” tarzında düşüncelerdir ve bu tarz düşüncelerin ortak noktası gelecek üzerine olmalarıdır. Mesela bir kişinin 1 hafta sonra iş görüşmesinin var olması sonucunda aklına gelebilecek bir takım düşünceler aşağıdaki gibidir;
-
Acaba ne sorarlar?
-
Benim konuşmamı beğenecekler mi?
-
Şunu desem beni terslerler mi?
-
Şu şekilde otursam yanlış anlaşılır mıyım?
-
Ya heyacandan konuşamazsam?
-
Vs.
Gördüğünüz üzere kişinin aklına gelen düşünceler kaygıyı artırmaya ve gelecek üzerine yöneliktir. Peki bu kişi, bu soruları umursayarak ne elde etmektedir? Düşüncelerin cevaplarını bulabiliyor mu? Yani “Acaba benim konuşmamı beğenirler mi?” Dediğinde kesin olarak dan bir cevap bulabilir mi? Tabii ki de bulamaz. Çünkü biz insanlar da “gelecekte ne olacağını bilmek” gibi bir yetenek yoktur! Bizler sadece gelecek üzerine tahminlerde bulunabiliriz. Ve tahminler sadece ihtimaller üzerine kuruludur.
Siz bugün gerçekleştireceğiniz bir eylem üzerine dersiniz ki “kesin kötü bir sonuç alcam” ancak sonuç gelir ve bir bakarsınız, hiç düşündüğünüz gibi bir sonuç gelmemiştir. Aynı şekilde dersiniz ki “kesin iyi bir sonuç alcam” ancak sonuç gelir ve bir bakarsınız sonuç gerçek anlamda berbattır. Hayatta bunun örneklerini illa ki yaşamışsınızdır.
Ben kendi açımdan bunu çok yaşadım. Hatta şunu diyebilirim ki yaptığım eylemlerin sonuçları çoğu zaman tahmin ettiğim gibi çıkmadı. Kesinlikle iyi sonuç alacağım dediğim eylemlerin sonucu kötü bitti. Ve kesin kötü biter dediğim, hiçbir şey kazanamam dediğim eylemlerin sonucu iyi geldi ve kazandım. İşte o zaman anladım ki “ya şöyle olursa ya böyle olursa, başarır mıyım? Başaramaz mıyım? Kesin başarıcam, başaramıcam” dememin veya düşünmemin hiçbir anlamı yok. Çünkü ben geleceği göremem. Sadece tahmin edebilirim ve tahminlerimde çoğu zaman benim düşündüğüm gibi çıkmaz.
İşte bu yüzden sevgili dostlar, yeni bir girişimde veya yeni bir eylemde bulunacağımız zaman “ya şöyle olursa ya böyle olursa” gibi aklımıza gelen olumsuz düşünceler umursanmamalıdır.
Bizlere düşen görev kazanmak, başarmak için yapmamız gerekenleri harfiyen yapmak ve gerisini zamana bırakmaktır. Emin olun bu tarz bir tutum içerisinde olmanız, sizleri çok daha mutlu edecektir. Çünkü bu tutum sonucunda kaygınızı artıran ve sizi strese sokan “ya şöyle olursa ya böyle olursa” düşüncelerinden kurtulacaksınız ve önünüze bakacaksınız.
Bu doğrultuda sizlere son olarak dan üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Utansın” şiirini paylaşmak istiyorum;
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
Dostum harikasın; lütfen bırakma yazılarını severek takip ediyorum ?
Yeni yazılar hazırlanıyor ? Takipte kalmaya devam et 🙂