Avareliğin Ucu Sonu Yok

Avare kelimesi, genel olarak “işi gücü olmayan, başı boş kişi” anlamında bir sıfat olarak kullanılır ve hayat içerisinde bir çoğumuz farkında olmasa da avare bir yaşam biçimi içerisindedir.

Avare bir yaşam tarzında kişi, tamamen kendisine hiçbir fayda sağlamayacak eylemlere, takılmış durumdadır. Zaten avare olmasının asıl nedeni de budur. Nitekim hayat içerisinde gerçekleştirmiş olduğumuz eylemler, bizim yaşam tarzımızı doğal olarak dan oluşturur. Mesela alkol bağımlılığına  yakalanmış bir insan, gününün ortalama üç, dört saatini alkol içmeye ayırdığı ve sonrasında da 2 saatini ayılmaya ayırdığı için otomatik olarak avare bir yaşam tarzının içine girmiş olur. Çünkü bu eylem neticesinde gününün ortalama 5 – 6 saatini çöp etmektedir. Gününün 5 – 6 saatini çöp eden bir insan otomatik olarak avare bir yaşam tarzının içine girmiş olur.

Bu noktada şunu diyebiliriz ki “boş eylemlere sürekli takılmak = avarelik”tir. Peki bir insanın boş eylemlerle sürekli haşır neşir olmasının, avare bir şekilde yaşamasının ucu sonu var mıdır? Yani bir insan nereye kadar avarelik yapabilir? Bu soru, bu makalenin ana konusu oluşturmaktadır ve bu sorunun cevabını içselleştirmeniz sizin için büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim bu sorunun cevabını içselleştirirseniz, boş eylemlerden doğal olarak uzaklaşırsınız.

Bu noktada avareliğin ucu sonu var mıdır? Sorusuna karşılık sizlere net bir şekilde şunu diyebilirim ki sevgili dostlar “Avareliğin ucu sonu yoktur!” Nasıl mı? Kendi hayatımdan örnek vereyim; Zamanında düzenli bir şekilde boş eylemleri gerçekleştirirdim. Mesela düzenli bir şekilde online oyunlar oynardım ama bu oyunların neticesinde hiçbir varlık kazanamadım.

Düzenli bir şekilde iddaa oynardım ama hiçbir şey kazanamadım. Alkol kullanırdım ve sonunda hiçbir şey kazanamadım. Sabah akşam dışarılarda arkadaşlarımla gezerdim ama yine hiçbir şey kazanamadım. Ve en sonunda neyi fark ettim biliyor musunuz? Ben bu boş eylemlerin hepsini sonuna kadar yapabilirdim ama “bunların ucu sonu yoktu, bugün yapsam yarın yine yapacaktım ve diğer gün yine yapacaktım” ve bunlar bana hiçbir zaman hiçbir şey kazandırmayacaktı. Sadece zamanımı ve enerjimi alacaktı. İşte bu içselleştirmemden sonra, yapmış olduğum birçok gereksiz eylemden uzaklaştım. Çünkü dostlar, nefsimin herhangi bir sınırı yoktu ve dur durak bilmeksizin devamını istiyordu. Mesela bugün 1 saat mi online oyun oynadım. Yarın 2 saat oyna. Diğer gün 5 saat. Ondan sonraki gün 10 saat oyna. Yani nefsim hiçbir zaman kendisini tatmin edemez. Daima devamını ister. Avareliğin ucunun sonunun olmamasının asıl nedeni de bundan kaynaklanır.

avare

Çevrenizde düzenli bir şekilde avarelik yapan insanlar mutlaka vardır. Bu insanları geçmişleri ile kıyaslayın ve inceleyin. Bu incelemeniz sonucunda fark edersiniz ki aradan geçen yılların ardından bu kişilerde zerre kadar gelişim ve değişim yoktur. Bu kişiler hala aynıdır ve muhtemelen yaptıkları o boş eylemleri hala yapmaktadırlar. Benim çevremde dediğim türden insan çok fazla ve bu insanları inceleyince gerçekten fark ediyorum ki aradan geçen onca zamanın ardından zerre kadar ne değişmişler ne de gelişmişler oldukları yere saymaya devam etmekteler.

Peki neden? Çünkü sevgili dostlar, bu insanlar kendilerine hiçbir şey katmayan o eylemlere hala düzenli bir şekilde devam etmekteler ve eğer bu zihniyetle devam ederlerse de sonuna kadar devam edecekler.

İşte bu noktada bu insanların yaptıkları boş eylemlerin ucunun ve sonunun olmadığını, en önemlisi de bu eylemleri yapmaya devam ederlerse, herhangi bir varlık kazanamayacaklarını içselleştirmeleri gerekmektedir ki hayatları gelişim ve değişime uğrasın. Tabi ki de sizin de hayatınız, boş eylemlere takılmış durumdaysa “avareliğin ucu sonu yok ve size kazandıracağı hiçbir şey de yok” gerçeğini içselleştirmeniz lazımdır. Bu içselleştirmeyi gerçekleştirmeniz içinde kendinizi gerçek anlamda sorgulamanız gerekir. Mesela herhangi bir eylemi ne zamandan beri yapıyorsunuz ve sonunda ne kazandınız? Size faydası ne? Eğer bu eylemi yapmaya devam ederseniz sonunda olacak olan ne? Bu yaptığınız eylemin ucu sonu var mı? Bu eylemin sonundaki mükafat nedir? Sizi ne bekliyor? Zarar mı? Kar mı? Kendinizi bu şekilde sorgulamanız lazım ki kendiniz bazı gerçeklerin farkına varasınız ve hayatınızda bazı değişiklikler yapasınız.

Bu doğrultuda avareliğin ucu sonu olmadığı gerçeğini içselleştirmenizden sonra size bir de “hayata hiçbir şey vermeden hayatın da size hiçbir şey vermeyeceği” gerçeğinden bahsetmek istiyorum.

Toprağa Bile Su Vermeden Ot Vermez

Hayat içerisinde başarılı, kazanan bir insan olabilmenin en önemli sırlarından bir tanesi “kazanmak için hayata bir şeyler vermek” gerektiğidir. Bizler hayata bir şeyler sundukça hayatta bize isteklerimizi sunar. Mesela herhangi bir hedefine ulaşmış bir insan aslında hayata neyi sunmuştur? Daha doğrusu hayata neyi vermiştir? Tabi ki de zaman, emek, enerji vermiştir. Ve neticede hedefine ulaşmıştır. Bugün sizler yemek yiyebilmek için bile ilk başta ağzınızı açmanız gerekir. Yani aslında hayat vermek ve almak üzerine kuruludur. Bizler bir şeyler veririz ve neticede bir şeylere ulaşırız. Hayatta bizim bir şeylere sahip olabilmemiz için kesinlikle maddi veya manevi anlamda bir şeyler vermemiz gerekmektedir. Bu hayatın çok basit bir gerçeğidir ancak birçok insan tarafından bu gerçek fark edilememiştir. Herkesin tek isteği almak üzerinedir, vermek üzerine değil. İnsanların hayat içerisindeki başarısız olmasındaki asıl etken de zaten burada oluşmaktadır.

Mesela iddaa bayilerinde tüm vakitlerini öldüren binlerce insanı bir düşünün, bu insanların hepsinin ortak özelliği para konusunda başarısız olmalarıdır. Peki bu insanlar neden para konusunda başarısızdır? Çünkü en temel düzeyde hayata hiçbir şey vermek istemiyorlar. Sadece almak istiyorlar. Mesela bir hedef doğrultusunda çalışıp da emek vermek istemiyorlar. Çünkü bu zor olandır. Basit olan ise bir kağıdı numaralandırmak ve ondan belki para gelir diye medet ummaktır. Ancak bu insanların bu yolu tercih etmeleri neticesinde ne olmaktadır? Tabi ki de para konusunda başarısız olmaktadırlar. Nitekim yukarıda dediğim üzere hayatta başarı için ilk önce bizim hayata bir şeyler vermemiz gerekmektedir.

Bu doğrultuda hayat içerisinde size düşen görev ne almak istediğinize odaklanmaktan ziyade ne vereceğinize odaklanmak ve bu bedeli ödemeye razı olmaktır. İşte hayat içerisinde bu zihin yapısına sahip olursanız eğer başarıya ulaşırsınız ve o istediğiniz hayatı yaşarsınız. Ancak hayata hiçbir şey vermek istemeden sadece almaya odaklanırsanız ( iddaacılar gibi ) o zamanda başarıya ulaşamaz ve sıradan bir “hayatı şikayet eden insan” olursunuz.

Son olarak hayat içerisinde sevdiğim bir söz var; “Bir şeyi çok isteyen değil, bedelini ödeyen alır.

Bir cevap yazın