Hayatımız içerisinde herhangi bir eylemi gerçekleştirmek için harekete geçmeden önce düşünmek, çok doğal bir davranıştır. Düşünerekten yaptığımız eylemi “Doğru mu? Yanlış mı? Bize fayda sağlar mı?” gibi sorular ile ölçer ve ona göre harekete geçeriz. Bu yaptığımız muhakemeler ve neticesinde aldığımız kararlar geleceğimizi şekillendirir. Bu yüzden düşünerek eyleme geçmek oldukça doğal ve sağlıklıdır.
Ancak bazen çok fazla düşünerekten gerçekleştireceğimiz eylemin sonuçlarını görebileceğimizi, çok fazla düşünürsek eylemi gerçekleştirirken o kadar çok rahat olacağımızı falan zannediyoruz; ama böyle bir durum insanlar için geçerli değildir.
Bizler insan olarak gerçekleştireceğimiz eylemlerin sonuçlarını çok fazla düşünerekten göremeyiz ve bilemeyiz. Mesela bir hafta sonra topluluk önünde konuşma yapacaksınız diyelim. Sonrasında ise konuşma yapacağınız gün yaklaştıkça kendi kendinize düşünmeye başladığınızı varsayalım. Düşünceler de aşağıdaki şekilde olsun:
- Konuşma yapacağım topluluk bana soru sorar mı? Bilemezsin.
- Konuşma esnasında sesim titrer mi? Bilemezsin.
- Konuyu unutur muyum? Bilemezsin.
- İnsanlar konuşmamı beğenir mi? Bilemezsin.
- Konuşmamı dinlemeye kaç kişi gelir? Bilemezsin.
- Olaylar istediğim şekilde gerçekleşir mi? Bilemezsin.
Bu ve bunun gibi soruların cevaplarını sadece tahmin edebilirsiniz. Gelecekte ne olacağını ise asla bilemezsiniz. Hayatta iyi sonuçlar alabileceğinizi düşündüğünüz eylemlerin sonuçları kötü olabilir. Tam anlamı ile hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Ancak kötü sonuçlar beklediğiniz eylemlerin sonuçları da iyi olabilir. Bu yüzden hayatınız içerisinde herhangi bir eylemi gerçekleştirmeden önce ilk olarak hayatın bu yasasını dikkate alın. Yani iyi sonuçlar beklediğiniz bir eylemi gerçekleştirirken başınıza kötü bir sonucun gelebileceğini, aynı şekilde kötü sonuç beklediğiniz bir eylem neticesinde iyi bir sonuç alabileceğinizin bilincinde olun.
Burada şu düşünceyi aklınıza yerleştirebilirsiniz: “Ben iyi sonuçlar alabileceğimi düşündüğüm bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum, sonucu kötü olursa kendime kızmıcam; çünkü ben geleceği göremem.” Bu tarz bir düşünce sayesinde korkularınız ile yüzleşmek, konfor alanınızdan dışarı çıkmak oldukça basit bir hal alır. Sebebi ise siz bu tarz bir düşünce sayesinde aklınıza gelen, kötü sonuçlanabilecek korku düşüncelerini kabul etmiş oluyor ve sadece yapmak istediğiniz eyleme odaklanıyorsunuz. Yani eylemi gerçekleştirmek için karar vermiş oluyorsunuz.
YAZI İÇERİĞİ ;
Karar Vermenin Gücü
Hayatınız içerisinde gerçekleştirmeniz gereken eylemleri ertelemenizin, korkularınız ile yüzleşememenizin, harekete geçememenizin en temel sebebi: Karar verememenizdir; çünkü bir eylemi gerçekleştirmeden önce bir tarafınız iyi sonuçlara odaklanırken, diğer tarafınız kötü sonuçlara odaklanmıştır. Neticesinde zihniniz kötü sonuçlara odaklandığınız tarafı dikkate alır ve sizi harekete geçirmez; ancak karar vermiş, kötü sonuçları dikkate almış ve kötü sonuçlar gelirse bile kendisini affedeceğini bile bir insanı kötü düşünceler durduramaz.
Herhangi bir eylemi gerçekleştirmek için karar vermiş bir insanın zihni, kendisi ile mücadele etmeyi bırakır ve kişiye yardımcı olur; mesela spora başlamayı düşünen bir kişiyi düşünelim. Böyle bir durumda kişi bilinçli zihni ile sporun ona fayda sağlayacağını, şuan ki durumundan daha güçlü ve daha sağlıklı olacağını bilir ve spora başlamak ister; ancak bilinçaltı zihni, bu kişinin spora başlamaması için bahaneler üretir, kaygı duygusunu oluşturur, olumsuz düşünceler aklına getirir vs. Kısacası bu kişinin spora başlamaması için elinden geleni yapar. ( Bilinçaltı zihin değişimi sevmez, temel içgüdülerimize göre yaşamak ister. )
İşte böyle bir durumda, bir tarafta bilinçli zihni ile spor yapmanın faydalarının farkında olan, bir diğer tarafta ise bilinçaltı zihnin spora başlamaması için ürettiği kaygıya, bahanelere maruz kalmış bir kişinin, kararlı bir şekilde “Ben spora şu tarihte başlıcam” demesi ile birlikte bilinçaltı zihni ile verdiği mücadele son bulur. Çünkü bilinçaltı zihin, kesin kararlar karşısında etkisizdir. Bilinçaltı zihninizi, daha doğrusu hayatınızı yönetmek istiyorsanız ilk olarak karar vermekten başlayın. Yani “Gelecek ay maaşı alalım da belki başlarız spora” derseniz, gelecek ay spora falan başlayamazsınız.
Kararsız kaldığınız, geleceğe bıraktığınız, yaparız bir gün dediğiniz tüm eylemleri yapamazsınız! Çünkü bilinçli zihniniz ile bilinçaltı zihninizin çatışmasında, arada karar kavramı yoksa daima bilinçaltı zihniniz kazanır. Bunun sebebi ise bir tarafta sadece doğru bilginin diğer tarafta ise duygunun olmasıdır. Unutmayın ki kesin kararın olmadığı yerde duygular, doğru bilgiyi her zaman bastırır.
Hayatınız içerisinde, kararsız kaldığınız eylemlere karşı kesin kararlar verin. Eğer 2 aydır spora başlamayı erteliyorsan ve erteleme sebebin olan bahanelerden kurtulmak istiyorsan; o zaman “Ben şu tarihte spora başlıyorum” tarzında kesin bir karar ver ve o eylemi gerçekleştireceğinden emin ol! Burada ben spor örneğini verdin ama siz, bahaneler yüzünden ertelediğiniz eylemlerinize karşı “kesin karar” mekanizmasını kullanabilirsiniz. Deneyin ve kendiniz ile verdiğiniz mücadelenin ortadan kalktığının farkına varacaksınız!
En Kötü Sonuç Harekete Geçmemekten Daha İyidir!
Bu düşünce kalıbı, hayatınızı riske atmayacak tüm eylemler için doğrudur. Çünkü harekete geçmeniz neticesinde, başınıza gelecek olan olumsuz bir sonuç sonrasında bile bir tecrübe kazanırsınız. Gerçekleştirdiğiniz eylemi nasıl daha doğru gerçekleştireceğinizi , nerede hata yaptığınızı, eksikliklerinizi fark edersiniz. Ancak harekete geçmeden sadece düşünür, başınıza gelebilecek olan olumsuz sonuçlara odaklanırsanız, aradan ne kadar çok zaman geçse de hiçbir şey kazanamazsınız.
Fark ettiyseniz olumsuz bir deneyimi yaşamanız neticesinde tecrübe kazanıyorsunuz. Ancak olumsuz bir deneyim yaşamadan, harekete geçmeden, sadece düşünmenin neticesinde ise hiçbir şey kazanamıyorsunuz.
Bu yüzden bu düşünce kalıbını, size engellemeye çalışan iç sesinize karşı kullanın. Yukarıda bahsetmiş olduğum üzere bir eyleme başlangıç yapacağınız zaman bilinçaltı zihniniz o eyleme başlamamanız için bahaneler üretir ve kaygı duygusunu oluşturur. Yani sizi konfor alanınız içerisinde tutmaya çalışır.
Bu düşünce kalıbını, sizi konfor alanı içerisinde tutmaya çalışan düşüncelere karşı bir panzehir olarak kullanın; mesela topluluk önünde konuşma yapmak istiyorsunuz, ancak bilinçaltı zihniniz direk devreye girdi ve “Ya rezil olursan, ya konuyu unutursan, ya insanlar beğenmez ise vs. ” şeklinde olumsuz düşünceler aklınıza gelmeye başladı. Böyle bir durumda kendinize “Gerçekleştireceğim eylem neticesinde iyi bir deneyim veya kötü bir deneyim kazacağımı bilemem, buna benim gücüm yetmez; ancak kötü bir deneyim yaşasam bile nerede hata yaptığımı, eksikliklerimi görecem ve sonuçta yine bir kazanan olucam” şeklinde telkinlerde bulunun.
Unutmayın ki harekete geçmeniz neticesinde, hayatınızı riske atmıyorsanız kaybedecek hiçbir şeyiniz yok! Tam aksine, gerçekleştirdiğiniz eylemin sonucu kötü de olsa, yeni bilgiler ve yeni tecrübeler kazanacaksınız. En önemlisi de para ile satın alamayacağınız cesaret, özgüven gibi duygulara sahip olacaksınız. Bu yüzden, gerçekleştirmek istediğiniz eylemlerin sonucunu çok fazla düşünmeyin. Nasıl yapılır? Doğru yolu nedir? gibi soruları cevapladıysanız gerisi sadece harekete geçmeye kalmıştır. İçinizdeki ” Ya şöyle olursa, ya böyle olursa ” gibi cümleler kuran iç sesinizi umursamayın!
Hissettiğiniz Duyguları Kafaya Takmayı Bırakın!
Harekete geçebilmenin temel koşullarından birisi de hissettiğiniz duyguları umursamayı bırakmaktır. Yani herhangi bir olay karşısında yaşadığınız heyecan, kaygı, stres, bunalım gibi duygulara rağmen, bu duyguları umursamadan harekete geçebilmektir. Çünkü bazı olaylar karşısında hissettiğimiz stres, kaygı, bunalım, heyecan gibi duyguların hepsi doğaldır. Doğal olmayan ise: Ben bu duyguları yaşıyorum diye harekete geçmemek veya harekete geçmek için ilk başta bu duyguların son bulmasını beklemektir. Ancak gerçek şu ki siz harekete geçmeden yaşadığınız bu duygular asla son bulmayacaktır.
Rahatsız hissettiğiniz olaylar karşısında rahat olmak istiyorsanız ilk başta, kendinizi rahatsız hissedeceksiniz. Aynı şekilde heyecanlandığınız olaylar karşısında, sakin kalmak istiyorsanız; ilk olarak heyecanlandığınız olaylar ile yüzleşmeniz gerekir. Bu yüzden hayatınız içerisinde, olaylar karşısında hissettiğiniz heyecan, stres, kaygı gibi duyguların geçmesini, bu duygular geçtikten sonra harekete geçmeyi beklemeyin. Olaylar karşısında hissettiğiniz stres, heyecan, kaygı gibi duyguların doğal olduğunu kabul edin ve bu duygulara rağmen harekete geçmeye başlayın. Eğer bu duygulara rağmen harekete geçmeyi, başarırsanız, işte o zaman olaylar karşısında gerçek rahatlığa, sakinliğe, cesarete kavuşursunuz.
Yaşamınız içerisinde, sosyal ilişkilerinizde rahat hissetmek için belki bu zamana kadar izlemediğiniz özgüven nasıl kazanılır? videosu, okumadığınız makale, kitap kalmamıştır; ancak bunca araştırma yapmanıza rağmen sosyal ilişkilerinizde kendinizi hala rahat hissetmiyor olabilirsiniz. Bu durumun sebebi: Sosyal ilişkilerinizde, doğal olaraktan yaşadığınız kaygı, stres gibi duyguları olduğundan fazla büyütmek ve bu duyguları teorik bilgiler ile yok etmeye çalışmanızdır. Teorik bilgiler ile hiçbir duygu yok edilemez, isterseniz sabahtan akşama kadar kitap okuyarak , videolar izleyerek farkındalığınızı artırın fark etmez. Yaşadığınız doğal duyguları azaltmanın tek yolu: Bu duyguları hissetmenize rağmen bu duyguları umursamadan harekete geçebilmenizden geçer.
Kafaya Takmamak İçin Bilmeniz Gerekenler
Hayatınız içerisinde, eylemlerinizin sonuçlarını kafaya takmamak için sahip olmanız gereken ilk düşünce:
- Eylemlerinizin sonuçlarının ne olacağını, bilemeyeceğiniz gerçeğidir. Kararsızlık anında, kendiniz ile mücadeleye etmeye başlarsınız. Bilinçaltı zihniniz size harekete geçirmemek için “Ya başına kötü bir şey gelirse” tarzında düşünceleri aklınıza getirmeye başlar. Eğer o anda aklınıza gelen olumsuz düşünceleri dinlerseniz, yapmak istediğiniz eylemi erteler ve yapmaktan vazgeçerseniz. Bu yüzden, kararsız kaldığınız anlarda kendinize “Geleceği göremeyeceğinizi, gerçekleştireceğiniz eylemin iyi veya kötü sonuçlanacağını” bilemeyeceğiniz gerçeğini hatırlatın.
Gerçekleştirmek istediğiniz eylemlere karşı tutumunuz ilk başta eylemin nasıl doğru yapılacağı yönünde araştırma ve ardından kesin karar alarak harekete geçme yönünde olsun. Eylemlerinizin sonuçlarının nasıl olacağı üzerinde de çok fazla düşünmeyin; çünkü çok fazla düşünmek sizlere geleceği göstermez. Bunun bilincinde olun.
Yaşadığınız olumsuz duyguları, düşünerek yok edemezsiniz. Sosyal ilişkilerde olsun veya hayatın herhangi başka bir alanında olsun fark etmez: Hissettiğiniz duyguları kafaya takarak yok edemezsiniz! Ben neden böyleyim? Neden böyle hissediyorum? Bende bir sıkıntı mı var? Gibi düşünceler ile hissettiğiniz olumsuz duyguları yok etmek yerine daha da fazla büyütürsünüz. Burada anlamanız gereken nokta: Hissettiğiniz olumsuz duyguları herkes hissettiğidir.
Mesela konfor alanından çıkan bir insan, stresli ve kaygılı hisseder. Böyle bir durumda hissedilen bu duygular tamamen doğaldır. Doğal olmayan ise bu duyguları neden yaşadığınızı sorgulamak ve “Bende bir sıkıntı var” düşüncesine sahip olmaktır. Bir çok insan, yaşadığı doğal olan duyguların üzerine düşüp kendi kendilerini hasta olarak nitelendirmektedir.
Kişi yeni bir sosyal ortama giriyor ve doğal olaraktan birazcık kaygılı ve stresli hissediyor ve kendi kendine diyor ki ben utangaç, özgüvensiz bir insanım (!) Gerçekte bu kişi ne utangaç ne de özgüvensiz sadece konfor alanından dışarı çıktığı için, ortada kişiye zarar vermeyecek bir bilinmemezlik var. Beyin de bu bilinmemezliği, yaşama içgüdüsü doğrultusunda dikkate alıyor ve kişiyi tetikte tutuyor. Durum aslında bu kadar basit iken, kişi pireyi deve yapıyor ve kendi kendisini hasta olarak nitelendiriyor.
Bu yüzden hayatınız içerisinde, hissettiğiniz doğal duygular üzerinde pek fazla kafanızı yormayın. Yeni bir eylem gerçekleştireceğiniz zaman, kendinizi her zaman stresli ve kaygılı hissedeceksiniz. Bu duygular tamamen doğaldır.
- Fikirlerin büyük bir kısmı düşünerekten değil, hareket halinde iken gelir: İnsanların harekete geçmemelerinin en büyük sebeblerinden bir tanesi de gerçekleştirmek istedikleri eylemleri, nasıl yapacaklarını düşünüp, kafasındaki tüm sorulara cevap bulduktan sonra harekete geçmeyi beklemeleridir; ancak farkında olamadıkları nokta: Fikirlerin büyük bir kısmının düşünerekten değil, hareket halinde iken insan zihnine geldiğidir. Yukarıda söylediğim üzere bizler düşünerekten, her sorunun cevabını bilemeyiz; ama hareket halinde iken kaybetsek bile kazandığımız yeni bilgiler ve yeni tecrübeler sayesinde, yeni fikirler geliştirir, aklımızda ki sorulara cevap buluruz.
- Zihniniz sınırlıdır! Hayat içerisinde belirli düşünceleri veya soruları kafaya çok takmanız neticesinde depresyon ve diğer psikolojik hastalıklar sizi bulabilir. Çünkü zihnin kaldırabileceği bir yük vardır. Eğer 1 ton yük taşıma kapasitesi olan bir kamyona 10 ton yük yüklerseniz, o kamyon hedefine ulaşamaz ve devrilir. Bizlerin zihni içinde aynı kural geçerlidir. Çok fazla düşünmek, biz insanlar için iyi bir şey değildir. Depresyona yakalanmış insanların, depresyona girmelerinin temel sebebi: Kendilerine zarar veren bir düşünce üzerinde gereğinden çok daha fazla yoğunlaşmaları yüzünden gerçekleşir. Kaldıramadığı düşünceler üzerinde ezilen zihnin ise dengesi bozulur. Bu yüzden hayatınızda yapmak istediğiniz ama yapamadığınız eylemler üzerinde çok fazla kafa yormayın. Bizler insan olarak ne kadar güçlü ve akıllı olsak da bir yandan da çok aciz canlılarız. Hayatta her zaman, her istediğimiz gerçekleşmeyebilir. Bu hayatın bir yasasıdır.
Son olarak sizlere hatırlatmak istediğim: Gerçekleştirmek istediğiniz eylemler karşısında, düşünme ve araştırma aşamalarını geçtikten sonra, eğer gerçekleştirmek istediğiniz eylem kaybetseniz dahi size kazandıracak ise , çok fazla düşünmeden, kesin bir şekilde karar alarak harekete geçmeye başlayın. Hareket halinde kazanacağınız yeni bilgi ve tecrübeler sayesinde kafanızda ki sorulara cevap bulabilecek ve yeni fikirler kazanacaksınız. Unutmayın ki çok fazla düşünerekten eylemlerinizin sonuçlarını bilemezsiniz, Bizlerde öyle bir güç yoktur!
Mark Manson’un yazdığı “Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı” isimli kitabı okumanızı öneririm.