Sevgili dostlar bugün sizlere, Geert Hofstede’nin sosyal bilimlerde kabul görmüş “Güç mesafesi” isimli çalışmasından bahsetmek istiyorum. Çünkü dostlar, bu çalışma aslında toplumsal bir gerçekliğimizi ve toplumsal olarak bazı davranışları neden sergilediğimizi bizlere açıklamaktadır. Bunu anlamak için öncelikle güç mesafesi nedir? Onu anlayalım.
Güç mesafesi kavramı, en özet tanımı ile “İnsanların hiyerarşiye yönelik tavırları ile ilgili olup, belli bir kültürün otoriteye verdiği değer ve duyduğu saygının ölçüsüdür.” Bu ölçüye göre toplumdan topluma güç mesafesi endeksi değişiklik gösterir ve bazı toplumlarda güç mesafe endeksi yüksek, bazı toplumlarda ise düşüktür.
Burada sizlere sormak istiyorum; Peki sizce Türkiye’de güç mesafesi endeksi düşük müdür? Yoksa yüksek midir? Eğer yüksek diyenlerdenseniz doğru cevabı vermiş bulunmaktasınız. Çünkü bizim toplumdaki insanların davranışlarını incelerseniz fark edersiniz ki bizim toplumumuzdaki insanlar daima otoritedeki insanlardan kendilerini daha aşağıda, daha ezik görürler. Bunun içinde mesela asla siyasi liderlere normal bir insan gözü ile bakamazlar. Onları sürekli olarak yüceltme eğilimindedirler.
Bu yüzden de asla kendi siyasi liderlerine yönelik eleştiriyi kaldıramazlar. Aynı şekilde bu sadece siyasi liderler içinde geçerli değildir. Mesela bizim toplumumuzda kamera karşısına geçen ve iki çift kelime kurmayı başarabilen her insanı biz milletce yüceltme eğilimi içerisinde oluruz. Mesela Danla Biliç veya Oğuzhan Uğur. Bu insanlar, iki kelime kurmayı başarabiliyor diye toplumumuzdaki çoğu insan için insan değil, birer süper kahramandır. Birçok insan asla bu iki insanı normal, sıradan bir insan olarak göremez.
İşte bu noktada güç mesafe endeksine göre eğer siz güce ulaşmış herhangi bir insana karşı normal bir insan gözü ile bakabiliyorsanız, siz gelişmiş bir insan oluyorsunuz. Mesela atıyorum ki iş yerinizdeki müdürün sizden tek farkının, sadece yönetici konumunda bir insan olmasının bilincindeyseniz, olaya karşı bakış açınız bu yöndeyse tebrikler siz gelişmiş bir insansınız. Ancak iş yerinizdeki müdüre karşı sadece yönetici gözü ile değil de ona başka sıfatlar yükleyerek, gözünüzde büyütüyorsanız ve bu doğrultuda ona yalakalık yapıyorsanız o zaman da siz az gelişmiş, güce boyun eğen bir insan oluyorsunuz.
Aynı şekilde bir başka örnek vermem gerekirse eğer mesela medya önünde gördüğünüz insanlara karşı bakış açınız sıradansa, onları gözünüzde büyütmeyen bir tutum içerisindeyseniz o zamanda siz gelişmiş bir insan oluyorsunuz. Ancak medyada gördüğünüz insanlara karşı normal bir bakış açısına sahip değilseniz ve onlara karşı başka sıfatlar yükleyerek bakıyorsanız o zaman da siz az gelişmiş bir insan oluyorsunuz.
Bu noktada sevgili dostlar, he ne bakımdan incelersek inceleyelim fark ederiz ki bizim toplumumuzda güç mesafe endeksi gerçekten yüksektir ve birçok insan “az gelişmiş” durumdadır. Çünkü güce karşı direkt boyun eğen ve kabul eden bir tutum içerisindedir. Peki güç mesafe endeksinin toplumumuzda bu kadar yüksek olmasının, toplumsal yönde zararı nedir?
Güç Mesafe Endeksinin “Yüksek” Olmasının Toplumsal Zararları
1.. Siyasi Partiler Ve Liderler Hadlerini Unutabilir:
Şimdi sevgili dostlar, düşünün ki bir ülkedeki hükümet, yani iktidar da olan parti “Ne yaparsa yapsın, ne kadar çok ülke zararına yanlış kararlar alırsa alsın” yinede şu tarz bir düşünce içerisindeyse “Biz ne yaparsak yapalım, bizim zaten kemik bir oyumuz var, bu insanlar zaten bize ne kadar yanlış yapsak da oy verecekler” diyorsa ve bu şekilde düşünüyorsa iktidar da olan bu partinin haddini aşması ve ülke menfaatlerini unutması, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi oldukça yüksek bir ihtimal midir? Elbette. Çünkü zaten adamlar, ne yapsak da oy bizde diyorlar.
Bu yüzden de güç mesafe endeksinin yüksek olmasının toplumsal açıdan en büyük zararı bence budur. Nitekim dostlar alınan yanlış kararlardan ötürü milyonlarca insanın hayatı etkilenmektedir.
Bu doğrultuda toplumsal olarak bizde var olması gereken bilinç; hiçbir siyasi liderin yüce olmadığı, onunda sıradan bir insan olduğu ve en önemlisi de onun bizim oylarımız ile o göreve getirildiğinin, yani asıl gücün bizde olduğunun bilincinde olmaktır. İşte eğer toplumsal bazda bu bilinç oluşursa işte o zaman hiçbir siyasi parti ve lider haddini aşamaz. Daima yerini bilir. Ancak gelin görün ki bizim Türkiye’de bu durum mevcut mudur? Sizlere başımdan geçen bir olayla bu soruyu cevaplayayım.
Bundan yaklaşık 4 yıl önce bir akrabamın vefatı üzerine taziye çadırı kurduk ve orada işte taziyeye gelen insanları ağırlıyorduk. Bu sırada bizim ilçemizin belediye başkanı da taziyeye geldi ve gelir gelmez, oturmasıyla birlikte bir adam başladı, yalakalık (!) yapmaya. İşte efendim, bu başkandan önceki belediye başkanları hiçbir iş yapmamış da bu başkan gelmiş 1 yılda birçok şey yapmış da bla bla… Adam belediye başkanını bu şekilde methiyeler dizerken, belediye başkanın yüzünde öyle bir ifade vardı ki o ifade tam anlamıyla şunu demekteydi; “Ben bu lafları çokkk ama çokkk duydum”
Buradaki güç mesafesinin yüksekliğinin farkına vardınız mı? Bir tarafta kendisiniz ezik gören, az gelişmiş bir insan diğer tarafta da senin gibileri çok gördüm diyen bir insan. Sizce bu şekildeki ikili bir ilişkiden başkanda nasıl bir bilinç oluşur? Hiçbir şey yapmasam da zaten oylar bende bilinci oluşabilir mi? Pek tabi.
Bu doğrultuda sevgili dostlar, lütfen ama lütfen hiçbir zaman, eziklik kompleksine girip de hiçbir siyasetçiyi dağlara çıkartmayın. Daima onlara sıradan bir insan gözü ile bakın. Yoksa o siyasetçiler, size karşıda haddini aşabilir, topluma karşıda haddini aşabilir. Neticesinde sizde zarar görürsünüz, toplumda zarar görür. Ancak ne zaman ki bir siyasi parti liderine sıradan bir insan gözü ile bakarsanız işte o zaman onun yaptığı yanlışları görür ve hem kendiniz adına hem de toplum adına daha doğru kararlar alıp, daha doğru tercihler yapabilirsiniz.
2. En Boş İnsanlar Toplum Tarafından En Çok Saygıyı Görebilir:
En boş insanlar toplum tarafından en çok saygıyı alırlar ise ne olur? Şu şekilde açıklayabilirim ki sürü psikolojisi etkisi ile birçok insan, gereksiz diye hitap edeceğimiz insanları rol model olarak benimseye başlar ve aynı onlar gibi davranışlar sergiler. Mesela toplumumuzdaki 20 ile 30 yaş arasındaki kesimin, Twitter’da ergen gibi paylaşımlar yapmasının en temel sebebi nedir? Tabi ki de rol modellerinin ergence paylaşımlar yapmasıdır. Kişinin rol modeli ergence paylaşımlar yaparsa, o kişide ergence paylaşımlar yapar. Nitekim bizler daima rol modellerimizin davranışlarını kabul etmeye ve onlar gibi davranışlar sergilemeye meyilliyizdir.
Bu doğrultuda sevgili dostlarım lütfen ama lütfen şu kamera karşısına çıkan ve iki kelime kuran her insanı bilinçaltı dünyanızda süper kahraman olarak ilan etmeyin! O kamera karşısında olan insanın sizden tek farkının onun sadece kamera karşısında olduğu gerçeğini unutmayın ve en önemlisi de ilk başta kendi prensipleriniz olsun. Bakın bakalım o kamera karşısındaki adamın davranışları, konuşması sizin prensiplerinize uyuyor mu? Eğer uyuyorsa izlemeye devam edin, uymuyorsa da o adamı izlemekten vazgeçin.
Bakın bunu yapabiliyorsanız, o kamera karşısındaki insanın binlerce takipçisinin olması, binlerce beğenisinin olması sizi etkilemiyorsa, sürü psikolojisine kapılmadan o kişiyi izlemekten vazgeçebiliyorsanız siz gerçekten mental açıdan bazı şeyler tamamlamış, güçlü bir insansınızdır ve bu gerçekten takdir edilecek bir davranıştır. Çünkü toplumda aşağılık kompleksinde olan ve sadece kamera karşısında olan birini görünce onu süper kahraman olarak ilan eden binlerce insan var. Bu insanların arasından çıkabiliyorsanız ne mutlu size…
3. İşletmelerdeki Verimlilik Düşer:
Bir işletmedeki verimliliğin en temel kaynaklarından birisi de hiyerarşi içerisindeki iletişimdir. Eğer çalışanlar arasında (Müdür – işçi gibi) etkili, iyi bir iletişim var ise o işletmenin verimliliği artar. Tam tersinde ise iletişim eksikliği yüzünden, yani bilgi paylaşım eksikliği yüzünden verimlilik düşer. Bir işletmede olması gereken herkesin rahat bir şekilde, ister şefe karşı, ister müdüre karşı düşüncelerini özgürce ve rahatça ifade etmesidir. Ancak güç mesafe endeksinin yüksek olduğu ülkelerde genellikle işçi sınıfı yönetici sınıfına bilgi ve tecrübelerini rahat bir şekilde aktaramaz. Neticesinde ise bilgi eksikliği yüzünden verimlilik düşer.
Toplumsal açıdan düşündüğümüzde güç mesafe endeksinin yüksek olmanın en büyük zararları yukarıda anlatıldığı şekildedir. Bu noktada bu zararları azaltmak yine bizim elimizdedir ki yapmamız gereken en önemli şey; otoritedeki insanları yüceltmeden, onlara normal bir insan gözü ile bakmaktır. Eğer toplumsal bazda bunu yapabilirsek yukarıda saymış olduğum zararları minimum düzeye indirebilir ve güç mesafe endeksinin düşük olduğu ülkeler arasına girebiliriz…