İnsanların ortak özelliği, istisnasız olarak, herhangi bir varlığı arzulamalarıdır. Her insanın kendisine özgü istekleri vardır. Kimisi, zengin olmayı ister, kimisi bilgi sahibi olmayı ister, kimisi şöhret sahibi olmayı ister. Dünya üzerindeki insan sayısı kadar farklı istek, arzu vardır. Bundan emin olabilirsiniz. Ancak, sorun şu ki isteklerimiz, hokus pokus dediğimiz anda gerçekleşmez.
İsteklerimizin gerçekleşmesi için mücadele etmeliyiz. Ancak, bir kelime ile söylediğim mücadele etmek içinde ayrı bir mücadele etmeliyiz. Bu mücadele kendimiz ile olan mücadeledir.
Hayatınız içerisinde fark ettiniz mi bilmiyorum ama bizler insan olarak, daima içsel bir çatışma halindeyiz. Bir tarafımız, mücadele et derken, bir tarafımız mücadele etme der. Mesela gün içerisinde 1 saat daha az uyumak ister ve bu bir saatlik kazancınızda, kendinizi geliştirmek istersiniz ama bir tarafınız 1 saat az uyumayı kaldıramaz. Bunun planını yapınca bile duygular aracılığı ile bize ” bunu yapma” der.
Aynı şekilde, iyi bir üniversite kazanma gibi bir hedefiniz vardır ve bu yüzden çalışmanız gerektiğini bilirsiniz ancak içinizden yine de çalışma isteği gelmez. Çünkü, bir diğer yarınız için iyi bir üniversite kazanmanız, hiçbir anlam ifade etmez. Bu yüzdendir ki bizlerin hayat içerisindeki asıl sorun; kendimiz ile olan mücadelemizdir.
Kendimiz ile olan mücadelemizde, bazı gerçeklerin farkına varamazsak, daima kaybeden tarafta olacağımız kaçınılmaz bir gerçektir. Çünkü bir hiçbir eylemi yapmak istemeyen diğer yarımızın elinde, duygular vardır. Bizlere fayda sağlayan, tarafımızın ise elinde olan tek güç; mantıktır. Duygu ile mantığın çatışmasında, bazı gerçeklerin farkına varılmaz ise, duygular daima kazanır. Duygular kazanırsa, siz kaybeden taraf olursanız. Hayalleriniz, isteklerinizi, kaybedersiniz.
YAZI İÇERİĞİ ;
En Önemli Gerçek: Bahaneleriniz Hayatın Umrunda Değil!
İnsanın olmanın en güzel ve çetrefilli yanı, bilinçli bir zihne sahip olmamızdır. Nitekim bilinçli zihnimiz sayesinde, kendimizi kandırabiliyor ve “Bugün başım ağrıyor, çalışmak istemiyorum” gibi sudan sebepten bir bahane uyduruyor ve gün boyu evimizde, gönlümüzce rahat bir şekilde yatıyoruz. Yani bir taşla iki kuş vuruyoruz; hem ürettiğimiz bahane sayesinde, yapmamız gereken işten kaçıyoruz hem de bahanemiz sayesinde kendimizi kandıraraktan vicdanımızı rahatlatıyoruz.
Ancak fark edemediğimiz gerçek şu ki ürettiğimiz bahane sayesinde gönül rahatlığı ile yaptığımız tembelliğin hayatın umrunda olmadığıdır. Yani sizin başınız ağrıyor diye yapmadığınız ve sonucunda başarısız olduğunda bir iş, hayatın umrunda değildir. Bizler kendimizce olan haklılık psikolojisinden ötürü bunu fark edemiyoruz. Sorun da burada başlıyor zaten. Çünkü insanlar, her zaman, hayallerinin, isteklerinin bir anda gerçekleşeceğini zannediyor ve her zaman “ama”lara sığınıyor. Ancak “ama benim o gün başım ağrıyordu, ama kendimi yorgun hissediyordum, ama o zaman depresyondaydım” gibi bahaneler, hiçbir zaman hayatın umrunda değildir.
- Çok güzel, fit bir vücuda sahip olmak istiyorsundur ama beslenme için yeterince paran yoktur. Bu yüzden spora gitmiyorsundur. Bu hayatın umrunda değil!
- Topluluk önünde etkili konuşma yapabilen, girişken bir insan olmak istiyorsun ancak sosyal korkuları çok yüksek dozda yaşadığın için topluluk önüne çıkamıyorsundur. Hissettiğin o korkuların hayatın umrunda değil! Ve en önemliside: Kendini ürettiğin bahaneler sonucunda, haklı görmen yine hayatın umrunda değil. Sosyal korku yaşayıp, topluluk önüne çıkamıyor musun? O zaman iyi bir hatip olmayı unut bu kadar.
- Özgüveni yüksek bir insan olmak istiyorsundur. Ancak çevrende sana saygı duymayan, seni aşağılayan insanlar mevcuttur. Bu hayatın umrunda değil, o zaman çevreni değiştir.
Sizlere burada anlatmak istediğim gerçek kısacası: Ama’larımızın ve bahanelerimizin hayatın umrunda olmadığıdır. Bu hayatta, kendinizi kötü hissetmenize rağmen ya yaparsınız ve kazanırsınız ya da “Ben kendimi kötü hissediyorum” diyerek çalışmazsınız ve kaybedersiniz. Olay bu kadar basittir.
Bu gerçeğe verebileceğim en güzel örnek: Nick Santonastasso’dur. Nick Santo, Harnhart Sendromuna sahip ve doğuştan ayakları ve tek kolu olmayan bir kişidir.
Nick Santo, bir çok sağlıklı insanın yapmadığı eylemleri yapmaktadır; araba sürmek, fitness yapmak, sörf yapmak gibi. En önemlisi de hayallerinin peşinden gitmektedir.
17 yaşında en büyük hayali “The Walking Dead” adlı dizide zombi rolünde oynamakmış. Bu hayalini gerçekleştirebilmek için 2014 yılında vine dünyasına katılıyor ve 6 sn’lik zombi videoları çekmeye başlıyor. Bu videoları çekmesinin tek amacı; The walking dead adlı dizinin yönetmenine ulaşmak ve o dizide oynamak istediğini dile getirmekti ve en sonunda The Walking Dead ekibi tarafından keşfedildi. Hayallerinin gerçek olacağını öğrendi ve tabi ki bu onu dünyanın en mutlu insanı yaptı.
Çoğunuz onun hayalini küçük bulabilirsiniz ancak asıl dikkat etmeniz gereken nokta, onun hiçbir bahaneye sığınmadan, hayallerinin peşinden gitmesiydi. Eğer hayallerinin peşinden gitmek yerine bahanelere sığınsaydı, o da hayalini gerçekleştiremeyecekti.
Bedel Ödemek! Ödeyeceğiniz Bedeli Seçin
Bizler hayallerimizin peşinden giderken, çalışarak, plan yaparak, ilkel zihnimiz ile mücadele ederek, birer bedel ödüyoruz. Nitekim yeri geliyor yoruluyoruz, yeri geliyor eğlenceli aktivitelerden feda ediyoruz. Yani bedel ödüyoruz. Ancak, gerçek olan şu ki mücadele ederekten ödediğimiz bedel sonucunda, bazı maddi veya manevi varlıkları kazanıyoruz. Ve en önemlisi de, gelişiyoruz. Geliştikçe daha rahat ve varlıklı bir hayat sürüyoruz.
Bazı insanlar ise hayatlarında bedel ödemeyi seçmezler ve anı yaşama rüzgarına kapılırlar. Onlar için önemli olan şuanı yaşamaktır. Geleceğin bu insanlar için pek fazla önemi yoktur. Ancak bu zihniyete sahip insanların fark edemedikleri nokta; Hayatta bedel ödemekten kaçılamayacağı gerçeğidir.
Sizler, bugün anı yaşama rüzgarına kapılıp, fütursuzca gününüzü gün edebilir ve geleceğinize yatırım yapmaya bilirsiniz. Bu sizin tercihinizdir. Ancak, gelecekte, şuanından feda ederek, bedel ödeyen insanlar varlıklı bir şekilde yaşarken, sizler elinizde hiçbir varlık olmadan yaşayarak başka bir bedel ödersiniz. Bu da bedel ödemenin başka bir formudur.
Fark ettiğiniz üzere, hayat içerisinde bedel ödemekten hiçbir şekilde kaçış yoktur. Bu yüzden ödeyeceğiniz bedeli seçin. Ya şuanda çalışarak, bazı eğlenceli aktivitelerden feda ederek, bir bedel öder, gelecekte bu bedelin mükafatını alırsınız ya da şuanda gününüzü fütursuzca öldürerek geleceğinizde, bazı varlıklardan yoksun kalarak bir bedel ödersiniz. Seçim size kalmış. Ancak unutmayın ki gelecekte ödeyeceğiniz bedeller her zaman daha ağır olacaktır. Kimse 60 yaşında özel sektörde asgari ücrete çalışmak istemez.
( Bkz: Anı Yaşama Saçmalığı )
Hayatın Umrunda Değil Düşüncesi Panzehirdir
Hayatınız içerisinde, ürettiğiniz bahanelerin sizlere kazandıramayacağı gerçeğini anlarsanız, artık bahane üreterek yapmanız gereken eylemlerden kaçınmazsınız. Bu tutum içerisinde olmak sizlere daima kazandırır. Nitekim sizlerin mücadeleye girmesini engelleyen, en büyük güce karşı; panzehire sahipsiniz.
Toplumun büyük çoğunluğu ama’lara veya bahanelere sığınırken, siz bunların birer aldatmaca olduğunu bilirsiniz. Ve sürekli olaraktan hayalleriniz ve istekleriniz doğrultusunda mücadele edersiniz. Unutmayın ki bahane ve başarı asla yan yana gelmez! Bahanenin olduğu yerde başarı; başarının olduğu yerde ise bahane olmaz…