İnsanların bir arada, aynı kara parçası üzerinde birlikte yaşamaları neticesinde toplum dediğimiz olgu oluşur. Toplumsal sorunlar ise bir arada yaşayan bireylerin, ortak sorunları şeklinde tanımlanabilir. En kısa tanımları ile toplum ve toplumsal sorun kavramları bu şekilde açıklanabilir.
İnsanların büyük çoğunluğu “Toplumsal sorun” kavramını duyunca, akıllarına; küresel ısınma, çevre kirliliği vb. Tarzında sorunlar gelir. Tabi bunlarda toplumsal bir sorundur; ancak toplumsal olarak, yüzeyde gördüğümüz sorunlardan ziyade, fark edemediğimiz sorunlar, topluma çok daha büyük zararlar vermektedir. Nitekim fark edilen veya fark edilemeyen sorunlar şuanda topluma zarar vermesede, ileride topluma çok büyük zararlar verecektir. Unutmamak gerekir ki; hayat içerisinde gerçekleşen iyi veya kötü olaylar bir günde gerçekleşmez. Hepsinin geçmişe dayanan mazileri vardır.
Hayat içerisinde oluşan toplumsal sorunları, çığ olayına benzetebiliriz. Nitekim çığ olayına sebep olan, büyük kar kütleleri, oluşmadan önce küçük kar taneleri ile birleşir. Sonrasında ise bu küçük kar taneleri, büyük kar kütlelerini oluşturur. Neticesinde çığ oluşur ve büyük bir felaket gerçekleşir. Şuan da günümüzde fark edilmeyen küçük kar taneleri, büyük kar kütlelerini oluşturmaktadır. Eğer önüne geçilmez ise büyük felaketler oluşacaktır.
Nedir bu toplumsal sorunlar? Diye soracak olursanız:
YAZI İÇERİĞİ ;
1)Vasıfsız Ünlülerin Çoğalması Ve İnsanların Vasıfsız Ünlüleri Rol Model Alması
Günümüz dünyasında sosyal medya uygulamalarının var olmasındaki en büyük sebep; reklamdır; nitekim sosyal medya uygulamalarında içerik üreten insanların içerik üretmelerindeki temel sebep; reklam üzerinden para kazanmaktır. Temel amaçları sosyal medya üzerinden para kazanmak olan, sosyal medya fenomenlerinin en büyük kitlesi 3 – 15 yaş arasında ki çocuklardır. Bu gerçeği anlamanız için herhangi bir sosyal medya uygulamasına girmeniz ve paylaşılan içerikleri incelemeniz yeterlidir.
( Bkz: Vasıfsız Ünlüler )
Babama torpil attım dayak yedim, tarzındaki videolardan tutun “Buna da düşmeyen ne bilim yani” açıklamalı Instagram paylaşımlarına kadar, sosyal medyada paylaşılan çoğu içeriğin ergen ve çocuklara hitap ettiğiniz anlarsınız. 3 – 15 yaş arasındaki kesimin vasıfsız ünlülere olan hayranlıkları, hem kendileri zarar veriyor ( farkında değiller; çünkü bilinçli zihinler gelişmemiş durumdadır. ) Hem de belirli olgunlağa ulaşmış insanların, sosyal medya fenomenlerini, bir şey sanmalarına sebep oluyor; çünkü biz insanlar güçten anlarız. Yani insanlar, bir kişinin Youtube kanalında veya Instagram hesabında 1 milyon takipçisi olduğunu görünce, otomatik olaraktan karşıdaki kişiye büyük bir değer biçiyor ve karşıda ki kişiyi rol model alıyor. Neticesinde ise karşıdaki kişinin davranışlarını, yaşam tarzını, kendi hayatına entegreliyor. Sonuç olarak karşıdaki “Vasıfsız ünlü” Dünya’nın en yanlış hareketlerini de yapsa, kişi vasıfsız ünlüyü rol model aldığı için o kişinin yanlışlarını doğru kabul ediyor ve onun gibi davranmaya devam ediyor.
Örnek vermemiz gerekirse; günümüz Türkiye’sinde kızların hayran olduğu, rol model aldığı kişi kim? Tabiki de Şeyma Subaşı. Peki Şeyma Subaşı kim? Hayatı ve davranışları ile topluma yarar sağlayan bir insan mı? Yoksa yanlış davranışlar sergileyen, kendi egosunu tatmin eden bir kişi mi? Cevaplarımızın aynı yönde olduğunu tahmin ediyorum. Çok azınlık bir kesim:
- Ünlü olmuş bir kişinin herhangi bir meziyeti olmayabileceğinin
- Ünlü olan insanların sergiledikleri davranışların yanlış olabileceğinin
- Ünlü olmuş insanın aslında sıradan bir insan olduğunun farkındadır.
Toplumun büyük çoğunluğu, ünlü diye tabir ettiğimiz insanlara “sıradan insanlar” gözü ile bakmaz. Onlara büyük değer biçerler. Neticesinde ise kendi hayatlarını, sevdikleri ünlülerin hayatlarına entegre ederler ve onun gibi yaşamaya çalışırlar. Buradaki toplumsal sorunu oluşturan durum: Ünlülerin büyük çoğunluğunun davranışlarının doğru olmamasıdır. Yani kişinin
- kendi egosunu tatmin etmek için fütursuzca maddi varlıklarını diğer insanlara göstermeye çalışması
- Şiddetli ölçüdeki batı hayranlığı
- Gereksiz egolar
- Amaçsız, hedefsiz, sadece gösteriş meraklı bir hayat sürmeye çalışmak, ne kişiye ne de topluma yarar sağlar!
Ancak insanlar rol modellerinden aldıkları öğretiler neticesinde bu şekilde yaşamaya, bu özellikleri taşımaya isteklidirler.
Vasıfsız ünlülerin topluma verdiği en büyük zarar ise çocuklar üzerinedir; çünkü, vasıfsız ünlülerin, milyonlarca çocuk yaşta takipçisi vardır. Bu çocukların rol modelleri ise sosyal medyada takip ettikleri kişilerdir. Bugün topluma yarar sağlamayan, 10 tane vasıfsız ünlü var ise bundan 10 yıl sonra, rol modelleri doğrultusunda hareket eden 100 tane vasıfsız ünlü olacak, bu 100 vasıfsız ünlüyü de rol model alacak 1000 çocuk olacak. Çocukların vasıfsız ünlü olması veya onları rol model alması, toplumsal sorun mudur? diye soracak olursanız, cevabım kocaman bir evet olur.
Öyle ki liseye giden ve birbirlerinin annelerine küfredip, buna komik bir şeymiş gibi gülen çocukların, bu şekilde davranmalarında ki temel sebep; Rol model aldıkları vasıfsız ünlülerdir. Twich isminde bir sosyal medya platformu var 25 – 30 yaşındaki insanların birbirlerine karşı davranışlarını gözlemlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
2)Ailelerin Çocuklarını Geleceğe Hazırlamaması
Toplum içerisindeki, en büyük sorunumuz bir tanesi de “Ailelerin, çocukları yetiştirememesidir.” Nitekim geleneksel Türk ailelerinin “Çocuk büyütme, yetiştirme” kavramından anladıkları 4 temel öğreti vardır:
- Çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını giderme.
- Çocuğun 0 – 7 yaş arasında yaramazlık yapmaması için bağırma, dövme.
- Çocuğu okula gönderme ve okul hayatındaki maddi ihtiyaçlarını karşılama.
- Liseye geçmiş olan çocuğun, kötü maddelere bulaşması ve ders çalışması için tekrardan bağırma, yeri gelirse dayak atma.
Emin olun Türk ailelerinin %80’ni çocuk yetiştirme konusunda, bu 4 adımı mutlaka gerçekleştirir; ancak gerçekleştirdikleri bu adımlar, çocuğu hiçbir şekilde geleceğe hazırlamaz; nitekim 20 yaşına gelmiş, ancak özdisiplin ve özgüven gibi duygulardan yoksun olan, para kazanmaya dair hiçbir bilgisi olmayan, kendi ayakları üzerinde duramayan bir çocuğu topluma sokuyorlar ve topluma giren bu çocuk, yukarıda saydığım özelliklerden yoksun olduğu için gerçek anlamda hayat ile mücadele edemiyor.
Herhangi bir işe giriyor ve girdiği işten iki gün sonra çıkıyor. Veya işte çalışıyor ancak para ile ne yapacağını bilmiyor ve kazandığı parayı gereksiz işlerde harcıyor. Başka bir pencereden bakacak olursak, kişi üniversiteyi kazanıyor ancak ne kendi ders programını hazırlayabiliyor, ne ders dinlemesini biliyor ne de sınava çalışmasını biliyor.
( Bkz: Üniversite okumanın gerçekleri )
Kısacası sizlere anlatmak istediğim, Türk aileleri, çocuğa 20 yaşına gelene kadar mental anlamda hiçbir şey katmıyor. Çocuğun karnını doyuruyor, yaramazlık yapmaması için bağırıyor, cebine biraz para sıkıştırıyor ve neticesinde hayata dair hiçbir şey bilmeyen, mental anlamda hiçbir şey kazanamamış bir birey yetiştiriyor. Yetişen bu bireylerin ise kendilerine bir yararı olmuyor ki topluma nasıl olsun.
Bu yüzden bu makalemi okuyan sizlere tavsiyem, yaşınız 15’i geçti ise mental anlamda güç kazanın; çünkü hayat içerisinde mental anlamda güçlü olan insanlar maddi varlıklara, yani daha kaliteli bir hayata ulaşırlar. Nedir ? bu mental özellikler diye soracak olursanız; özdisiplin, özgüven, duygusal güç, sorumluluk alma gibi özellikler diyebilirim.
( Bkz: Özgüven )
3) 30 Yaşına Gelmiş İnsanların Ergenler Gibi Takılması
Günümüz Türkiye’sinin en büyük sorunu da belki budur. Toplum olarak amaçssız, hiçbir hedefimiz yok. 20 küsür yaşlarına gelmiş insanlar, hayatı sadece aşktan ve sevgiliden ibaret zannediyorlar. Yani bir ergenin penceresinden hayata bakıyorlar. Nasıl ki 15 yaşına gelmiş bir ergenin, tek düşündüğü; Aşk, sevgili yapmak , karşı cins ile tanışmak gibi istekler ise 25 – 30 yaşına gelmiş insanlarında tek istekleri de bu!
Hadi 15 yaşındaki ergenliğe yeni girmiş insanları anlarım ama 25 – 30 yaşına gelmiş insanların bu tarz paylaşımlar yapması, gerçekten anlamsız ve morel bozucu! Sosyal medya öyle bir kitle var ki “Yok beyler, yok kızlar, buna da düşmeyen ne bilim, ben güzelim, Türkiye’nin en güzel kızıyım” tarzında aptalca gönderileri sabahtan akşama kadar paylaşıyorlar.
Sosyal medyayı kızlar ego tatmini yapmak için, erkekler ise şaklabanlıklar yaparak kızlar ile tanışmak için kullanıyorlar.
( Bkz: İlgi bagımlısı kadınlar )
( Bkz: Beta erkekler )
Ancak buradan tekrar söylüyorum: Hayat aşktan ve egoyu tatmin etmekten ibaret değildir! Şuanda günümüz dünyasında, Doğu Türkistan’da binlerce soydaşımız öldürülüyor. Türk kimliklerini ve Müslümanlıklarını asimile etmek için Çin Hükümeti elinden gelen her şeyi yapıyor. İsrail Büyük israil projesini gerçekleştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Filistin’de bebekler öldürülüyor. Sınırımız Suriye’de olaylar oluyor, Türkiye’de milyonlarca suriyeli yaşıyor vs. Yani hayat içerisinde doğrudan veya dolaylı olarak bizleri ilgilendiren binlerce olay oluyor, Biz ise hala”Yok beyler, yok kızlar ” gibi saçma sapan paylaşımlar yapıyor, hayatı aştan ve sevgiliden ibaret zannediyoruz. Bu durum kötü hem de çok kötü!
Bu makalemi okuyan sizlere tavsiyem: Hayatın aşktan, ego tatmin etmekten, sevgili yapmaktan ibaret olmadığı gerçeğiniz anlamanızdır. Bir kişinin hayatı içerisinde eğlenerekten yapabileceği, milyonlarca aktivitesi vardır. Emin olun hayat sadece aşktan ve sevgili yapmaktan ibaret değildir. Kendinize gerçek hobiler edinince ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bir de unutmamak gerekir ki; Dünya üzerinde binlerce olay oluyor ve olaylar doğrudan veya dolaylı olaraktan bizleri etkiliyor. Bu yüzden Dünya Siyasetini iyi anlamalı ve olgun düşünmeliyiz.
4) Düşünmemiz Ve Öğrenmememiz
Düşünmememizin ve öğrenmememizin telem nedeni; her şeyi bildiğimizi düşünmemizden kaynaklanıyor. Cem Yılmaz, Fundamentals gösterisinde bu durumun mizahını yapmıştı ve gerçekten haklıydı. Ülke olarak “Bilmiyorum, bilmiyoruz” gibi kavramlara sahip değiliz. Peki her şeyi bilmememizin zararı nedir? Diye soracak olursanız, cevabım: Kendimizi hiçbir şekilde geliştirememek olur.
Herhangi bir konuda yeterli olduğunu düşünen bir insan kendisini neden geliştirme ihtiyacı duysun ki? Zaten kendisini yeterli olarak görmektedir; mesala bizim ülkede herkes siyasetçidir . Kimse ne bir siyasi, ne de bir tarihi kitap okur; ama herkes, her yerde siyaset yapar. Peki bu siyaseti neye göre yapar? İzlediği haber kanallarına göre yapar; ancak kişinin “Haber izleyerek siyaset yapılamayacağı” gerçeği bari bilmesi gerekir ki en başta yanlış yaptığını anlasın. Yoksa haber kanallarına göre siyaset yapanlar, toplum içinde fitne fesat çıkarmaktan başka hiçbir şey yapmazlar.
Nitekim siyaset yüzünden aile içi küslükler meydana geliyor. Baba oğul birbiri ile siyasi ayrılıklardan ötürü konuşmuyorlar. Neden ? Çünkü haber kanalının bir tanesinde, A partisine oy verenler ” Vatan hainidir ” diye propaganda yapılırken, diğer haber kanalında “B partisi ülkeyi batırdı.” gibi propagandalar yapılmaktadır. Neticede ise toplum kutuplaşmaya başlamaktadır; ancak toplum, haber kanallarının propaganda aracı olduğu bilgisine sahip olsa, kimse kimse ile kutuplaşmazdı.
Burada sizlere siyaset üzerinden örnek verdim; ama her konuda her şeyi bildiğimizi düşünüyoruz. Hayat içerisinde bilmiyorum diyebilmek, insan için çok doğal ve çok yararlıdır. Bilmeyen insan, öğrenmeye merak salar. Öğrenmeye merak duyan kişinin ise kafası çalışmaya başlar. Neticede ise kişi kendisine, yarar sağlayacak bilgiler ve tecrübeler kazanır. Buda onun daha kaliteli ve konfor bir yaşam sürmesini sağlar. Bu yüzden hayatınız içerisinde bilmiyorum kavramını kullanmaktan kaçınmayan; çünkü gerçekten bilmediğimiz binlerce bilgi var. Yeter bizler öğrenmek isteyelim.
5) Irkçılık Yapmamız
Irkçılık yapmak her insanın doğasında var olan bir şeydir; yani her insan, kendi doğduğu büyüdüğü memlekete ayrı bir göz ile bakar. Bunda da bir sakınca yoktur; ancak ırkçılık yapmak, bir ırkın diğer ırktan üstün olduğunu düşünmek yanlıştır. Yani arkadaşlar, ne A milleti B milletinden üstündür, ne de B milleti A milletinden üstündür. Yok öyle bir dünya. Irkçılık yapmak, çok sığ düşünen insanların yapacağı bir eylemdir; ancak gelin görün ki ırkçılık yapma konusunda bizden önde giden bir toplum yoktur. Her şeyin ırkçılığını yapabiliriz.
- Sen lazsın, kafan on ikiden sonra çalışmaz.
- Sen ermenisin. dedeleriniz bize katliamda bulundu.
- Sen laikçisin. dinsiz, imansızsın.
- Sen fenerlisin. şikeyle şampiyon olursunuz.
- Sen çingenesin. pissin. temizlik nedir bilmezsin vs.
Anlayacağınız üzere, her konuda ırkçılık yapabiliriz; ancak ırkçılık yapmak, diğer insanlara düşman gözü ile bakmak bizlere sadece zarar verir. Nitekim ırkçılık yapan insanların birbirlerine sözlü veya fiziksel saldırmaları neticesinde ortada bir kaos oluşur. Bu kaosu ister küçük çapta düşünün, ister büyük çapta düşünün fark etmez, istisnasız olarak, ırkçılık yapılan ortamlarda kaos çıkar. Ortaya çıkan kaos neticesinde iki ikişinin veya iki toplumun kavga etmesi sonucunda, ortada bir kazanan olmaz. Her iki taraf kendi güçlerinden kaybeder. Kendi gücünü kaybeden kişi veya toplumların ise diğer düşmanları ile savaşacak gücü olmaz. Bu yüzden ırkçılık yapmak veya yaptırmak, bir topluma düşman olan milletin en sinsi ve ne güçlü silahıdır; nitekim düşman, kendisi savaşmak yerine, ırkçılık kozunu kullanarak iki milleti savaştırabilir. Savaşan iki milletin güçlerini kaybetmeleri sonrasında ise ırkçılık kozunu sinsice kullana düşman devletler, o iki milletin başına çökebilir.
Yukarıda verdiğim örnek sizlere, ihtimal doğrultusunda gelmiş olabilir ancak ” Irkçılık” kozunu kullacak düşman devletle emin olun ki var. Bu yüzden hayat içerisinde ırkçılık yapmak bizlere hiçbir kazandırmaz.