Siyaset İle Kafayı Bozanlar !

Siyaset, en kısa tanımı ile: Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayıştır. Siyaset kelimesinin eş anlamlısı olan politika kavramı ise “İzlenilen yol” anlamına gelir. Bu iki kavramdan anlayacağınız üzere, siyaset yapmak: Bir işi, diğerlerinden farklı bir şekilde, özel bir anlayış ile yapmaktır.

Günümüz dünyasına hakim olan sistemde, siyasetçiler seçimler ile göreve gelirler ve neticede ülke yönetiminde söz sahibi olurlar. Tabi ki bunu partilere üye olarak yaparlar. Ancak  bizler toplum olarak birçok siyasetçiyi tanımayız. Mesela siz kaç tane milletvekili tanıyorsunuz? Kaç tanesinden haberdarsınız? Siyasetçi olarak bizim tanıdıklarımız, sadece basında, medyada gördüklerimizdir. Medyada gördüklerimizde genelde siyasi partilerin liderleridir.

Siyaset adına bilmediklerimiz, sadece milletvekilleri ile de sınırlı değildir. Siyaset adına bilmediğimiz birçok olay, terim, görüş  vardır. Ancak tüm bu bilgi eksikliklerine rağmen gün içinde en çok konuştuğumuz konu, genellikle siyaset olur. Peki, bizi siyaset konuşmaya iten şey nedir? Neden sürekli olaraktan siyaset konuşuyoruz? Neden siyaset ile kafayı bozmuş durumdayız? Çünkü, siyasi liderler, medya aracılığı ile bizlerin en hassas noktalarına temas ederler. Bu hassas noktalar da bizlerin gece gündüz siyaset konuşmamıza neden olur.

Haber kanallarını açıyorsunuz ve bi bakmışsınız, birisi diğerine “vatan haini”  demiş, diğer habere bakıyorsunuz, diğeri başkasına “Dinsiz” demiş. Toplum olarak; din, vatan, millet, gibi olgular hepimiz için değerlidir. Bu değerlerin siyasi liderler tarafından konuşulması, her bireyin dikkatini doğal olaraktan çeker. Neticede ise bir bakmışsınız herkesin ağzında siyasi söylemler bulunmaya başlamıştır.

Manevi değerlimiz hakkında yapılan yorumlarda görüşlerimizi belirtmek, bir siyasi partiyi savunmak, bir yere kadar doğrudur. Birey olarak bunları yapmamız gerekir. Nitekim ülke bizim, bayrak bizim. Bizim olanlar üzerine görüş bildirmek en tabii hakkımız ve görevimizdir. Ancak toplum içerisinde, öyle bir kesim var ki  hayatlarını tamamen siyaset ve siyasi parti liderlerinin sözleri üzerine kurmuştur. Bu kesim,  siyaset ile kafayı tamamen bozmuş durumdadır.

YAZI İÇERİĞİ ;

Siyaset İle Kafayı Bozanlar

Siyaset ile kafayı bozan insanların, en önemli özelliği: Taraftarı oldukları siyasi partilerin liderlerine, aşk ile bağlanmaları ve o liderleri birçok insandan üstün tutmalarıdır. Burada dikkat etmeniz gereken nokta, bu insanların, siyasi partiye değil de siyasi parti liderlerine aşk ile bağlanmalarıdır. Halbuki bilinçli insanlar bilir ki liderler geçici, siyasi partiler ise kalıcıdır.

Peki toplum neden siyasi partiye değil de siyasi lidere aşk ile bağlanır? Çünkü toplumun büyük çoğunluğu, partilerin görüşlerini, ekonomiyi ve siyaseti bilmez. Toplumun bildiği tek şey: Medyada gördükleri liderler ve liderlerden duydukları sözlerdir. Toplumun siyasi parti liderlerine aşk ile bağlanmalarının temel nedeni de budur. Emin olun birçok insan, bir siyasi görüşü savunur, hatta  savundukları bu görüş uğruna çevresindeki en yakınlarının kalplerini bile kırarlar. Ancak neyi savunduklarını bilmezler. Sadece televizyonda gördükleri bir adamın konuşmasını dinlerler ve o adamın konuşmasından etkilenerek, o adamın  görüşünü savunurlar. Çünkü kendilerini yönlendiren tek şey medyada gördükleri o adamdır. Peki medya kimin elindedir? Medyanın gücü  hakkında bilgimiz ne kadardır?

Medya Nedir?

Medyaya siyasi açıdan bakarsak, medya: En büyük propaganda aracıdır. Bu sorgulanamaz bir gerçektir. Televizyonlarda izlenilen haber kanalları, öylesine, gönüllerine göre, insanlar bilgilensin diye haber sunmazlar. Onların haber sunarken, kullandıkları kelimeler bile bir amaca hizmet eder. Siz bugün, izlediğiniz bir haber kanalının, bir görüşü savunmadığını düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Nitekim her haber kanalının savunduğu bir siyasi parti vardır ve bu kanal sürekli olaraktan savunduğu siyasi partinin çıkarına göre haberler sunar. Hatta bazı kanallar, haberler ile yetinmez ve haber dışı  programlar yaparak, savundukları siyasi partinin lehine konuşmalar yaparlar. Bunu direkt olaraktan değil de tartışma programı adı altında yapmaları, yüksek ihtimaldir. Bu da medyanın ayrı bir kurnaz oyunudur.

Medyanın toplum üzerinde en etkili olduğu kesim, şüphesiz ki “Cahil” olarak nitelendirilen kesimdir. Nitekim cahil olan bir insanın sorgulama yetisi, cahil olmayan bir insana göre çok daha düşüktür. Sorgulama yetisi düşük olan bir insan ise genellikle mantığına göre değil de duygularına göre hareket eder. İşte bu yüzden medya en güçlü silahtır. Çünkü çoğu zaman medya mantığa değil de duygulara hitap eder. Liderlerin söyledikleri  “Sen vatan hainisin, sen dinsizsin, sen laikçisin” gibi sözler bu iddaayı tesciller.

Siyaset
Bu fotoğraftaki, adamı tanıyorsunuzdur. Röportaj sırasında, kendisinden farklı düşünen ve düşüncesine dile getiren bir kadını ” HAİNN” diye bağırmıştı. Bu amca, tipik bir beyin yıkama olayına örnektir.

Düşünün ki bir haber kanalı, bir siyasi parti liderine “Asrın lideri” derse, sorgulama yetisi düşük insan, bundan duygusal anlamda etkilenmez mi? Araştırmayan bir insan, gece gündüz medya tarafından söylenen bu cümleye inanmaz mı? Tabi ki inanır. Bu yüzdendir ki medya, araştırmayan insan üzerinde çok etkilidir. Halbuki araştıran, gerçeklerin farkına varmış bir insan, medyadan duyduklarına inanma eğiliminde olmaz; çünkü o, gerçeklerin farkına varmıştır.

Günümüz dünyasında, siyaset ile kafayı bozmuş ve kendisi gibi düşünmeyenlere saldırgan bir yapı içerisinde olan her insan emin olun ki medyanın etkisi altında kalmıştır. Zaten, siyaset ile kafayı bozmasının temel  nedeni de medyadır. Nitekim günümüzde haber kanallarının bir çoğu, insanların duygularıyla oynayarak, insanları kutuplaştırmaktadır.

Siyasetle kafayı bozan insanların ikinci özelliği: Kendileri gibi düşünmeyenlere düşman gözü ile bakmalarıdır. Bu kişi, en yakınları dahi olabilir. Bu özelliklerinin var olmasının temel sebebi de yine medyadır. Takip ettikleri haber kanalları, izledikleri programlar onlara, düşünceler aracılığı ile  bu özelliği aşılarlar. Ancak birçoğu bu beyin yıkamadan habersizdir. Çünkü onlar televizyonda söylenilen her cümlenin doğru olduğuna koşulsuz şartsız inanmıştır.

Bu makaleyi okuyan sizlere tavsiyem, Kesinlikle televizyonda gördüğünüz ve duyduğunuz her şeye sorgusuz sualsiz inanmayın. Haberleri izleyin ancak sorgulayın. Çünkü günümüz Türkiye’sindeki medya, bazı kişilere hizmet için, çok etkili bir şekilde algı operasyonu yapmaktadır. Bunun en güzel örneği yukarıda fotoğrafını paylaşmış olduğum amcadır. Gün içinde, siyaset üzerine haber kanallarını izlemek yerine, siyaset üzerine kitap okumak, medya, basın, iktidar, ekonomi gibi konularda araştırma yapmak çok daha faydalıdır. Nitekim günümüzde herhangi bir konuda bilgiye ulaşmak çok kolaydır.

Siyaset ile kafayı  bozan insanların, siyaset ile kafayı bozmalarının temel sebebinin, medya olduğundan bahsettik. Şimdi ise siyasiler toplumu umursuyor mu? sorusunun cavabına değinelim.

Siyasiler Toplumu Ne Kadar Umursuyor?

Birçok insan taraftarı oldukları siyasi parti yüzünden, en yakınlarının kalbini kırıyor veya konuşmuyor. Bu duruma aile içerisinde veya çevrenizde mutlaka sizde şahit olmuşsunuzdur. Peki, toplumdaki bireylerin birçoğu hayatının merkezine siyasileri koymuş ve bu siyasiler uğruna, en yakınlarıyla bile muhataplığı kesiyorken, acabalar siyasiler bizleri ne kadar umursuyor? Bu soruyu hiç düşündük mü? 

Bu  soru tartışmaya çok açık bir sorudur. Eğer bu soruyu topluma sorsaydık herkesin farklı cevapları olurdu. Kimileri, siyasetçilerin toplumu önemsediğini savunurdu, kimileri siyasetçilerin toplumu önemsemediğini savunurdu. Bu sorunun farklı cevapları olsada, siyasetçiler adına kesin bir görüş var ki o görüşte su götürmez bir gerçektir. 

Bu görüş; Her siyasetçinin ( Bulunduğu konum fark etmeksizin ) bulunduğu mevkide olmasının nedenlerinden bir tanesi, kendisinin o mevkide bulunaraktan bir çıkar kazanmaya çalışmasıdır. Yani bugün yaşadığınız ilin Belediye Başkanı, o mevkide bulunuyorsa en temel düzeyde kendi çıkarı için orada bulunuyordur. Bu çıkar mevki olur, para olur veya herhangi başka bir şey olur bilemeyiz. Ancak bir siyasetçinin, bir mevkiye gelmek istemesinin temel nedenlerinde bir tanesi: En temel düzeyde kendi çıkarının bulunmasıdır. Sonrasında halka hizmet vs. Gelir.

İşte bu noktada, şu şekilde bir olay örgüsü karşımıza çıkabilir: Siyasetçi, bulunduğu mevkide, sadece kendi çıkarlarına odaklanabilir ve toplumu gerçek anlamda umursamayabilir. Nitekim, umursaması için bir sebep kalmamıştır. Çünkü zaten gücü ele geçirmiştir. O vaatlerin hepsi bir anda yalan olabilir. İşte bu noktada, siyasiler toplumu ne kadar umursuyor? sorusuna cevap olarak: Siyasiler toplumu umursamıyor diyebiliriz. Tabii genelleme yapmamız yanlış olur. Bazıları desek daha doğru bir yaklaşım sergilemiş oluruz.

Siyaset-nedir

Bu alıntı, Anthony Crowe’ın yazmış olduğu “Hitler” isimli kitaba aittir. Bu söyleyiş de Hitler’e aittir. Hitler, 50 milyon insanın ölümüne yol açan 2.ci Dünya savaşını başlatsa da Yahudilere ve esirlere ne kadar zulüm etse de geçmişin en büyük siyasetçilerindedir. Geçmişin en büyük siyasetçilerinden olan Hitler, “Siyasiler toplumu ne kadar umursar?” sorusuna bu şekilde cevap vermiştir. Bence dikkate alınması gereken bir cevaptır.

Son olarak, hayatımızda birey olarak; siyasetçilere, siyasi partilere, görüşümüze değer vermeliyiz ve savunmalıyız. Ancak bunu kafayı bozacak şekilde yapmamalıyız. Bir siyasi parti veya bir siyasi lider uğruna çevremizdeki insanların kalplerini kırmamalıyız. Diğer insanlar neden benim gibi düşünmüyor diyerekten diğer insanları eleştirmemeliyiz. Nitekim belki bizim düşüncemiz yanlıştır. Ayrıca diğer insanlar neden benim gibi düşünmüyor demek ve hayata bu şekilde bakmak, çomarlığın alametidir.

Kısacası Apolitik olmayalım, ama siyasetle de kafayı bozmayalım.

“Siyaset İle Kafayı Bozanlar !” üzerine 3 yorum.

Bir cevap yazın